Rehber | Kategoriler | Konular
iBRaHiM çALLI
Türk ressamı. 13 Temmuz 1882'de Denizli'nin Çal ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Çal'da ve İzmir'de yaptı. Resme karşı kâbiliyetini ortaya çıkaran resimler ve desenler çizmeye başladı. İlk resim derslerini askerî bir okula girmek gâyesiyle geldiği ve çeşitli işler yapmak zorunda kaldığı İstanbul'da Vefa Lisesi resim öğretmeninden aldı. Hem resim çalışmalarını sürdürdü hem de başka işlerde çalıştı. Aynı zamanda Kapalıçarşı'da bulunan ressam Roben Efendiden ders aldı. Bu sırada tanıştığı Şeker Ahmed Paşanın Oğlu İzzeddin Beyin aracılığı ve teşvîkiyle Sanâyî-i Nefîse (Güzel Sanatlar Akademisi) Mektebine girdi. Öğrenim müddeti altı yıl olan bu mektebi üç yıllık bir öğrenimden sonra bitirdi. Maârif Nezâreti (Millî Eğitim Bakanlığı)nin açtığı bir yarışmayı kazandı. 1910 senesinde devlet burslusu olarak gönderildiği Paris'te Fernand Cormon'un atölyesinde dört yıl resim çalıştı.
Birinci Dünyâ Savaşı başlayınca Türkiye'ye dönen İbrahim Çallı Sanâyî-i Nefise Mektebinde Valaury'nin yardımcılığına tâyin edildi, kısa bir süre sonra da atölye öğretmenliğine getirildi. 1917'de Harbiye Nâzırı Enver Paşanın Şişli'de açtırdığı atölyede Hikmet Onat, Ruhi Arel, Avni Lifij, Namık İsmail gibi sanatçılarla birlikte savaş resimleri yaptı. Güzel Sanatlar Birliğinin kuruluşuna katıldı. 1947 yılında emekli oluncaya kadar vazife yaptığı İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde adına açılan atölyede resim dersleri verdi. Aralarında Şeref Akdik, Refik Epikman, Elif Naci, Mahmud Cuda, Muhiddin Sebâtî, Ali Çelebî, Zeki Kocamemi'nin de bulundukları birçok ressamı yetiştirdi.
Türk resim sanatında ?1914 Kuşağı?, ?Türk İzlenimcileri? veya ?Çallı Kuşağı? olarak adlandırılan ressamların önde gelen temsilcilerinden sayıldı. 1927'de Rus ressam Aleksis Griçenko'nun etkisiyle yaptığı ?Mevlevîler? dizisi dışında, kendine has bir biçimde yorumladığı izlenimci temel uslûba sanat hayâtı boyunca bağlı kaldı. Galatasaray Sergileri adıyla anılan ve büyük alâka uyandıran resim sergilerinin açılmasında önemli rol üstlendi. Toplum hayatıyla ilgili konuların yanı sıra, Ada ve Boğaz manzaraları, kadın portreleri ve Türk resminde ilk olarak çıplak resimler yaptı. Daha sonra izlenimci teknikten uzaklaşarak, grafiğe yakın şematik desen ve az karışımlı renk anlayışını benimsedi. Fakat kısa süre sonra izlenimci anlayışa geri döndü. Manzara, portre ve tabiat resimlerinden başka Kurtuluş Savaşı ve İnkılaplarla ilgili kompozisyonlar, Atatürk portreleri ve köylü hayatını anlatan büyük boyutlu resimler yaptı. Bu dönem ürünlerinde siyah ve kahverengi gibi koyu renklerden uzak bir palete ve serbest bir fırça işçiliğine sâhib olduğu görüldü. Mimar Sinan Üniversitesi resim ve heykel müzesinde bulunan İstiklâl Savaşında Zeybekler, Atatürk portresi, Süvâriler, Hatay'ın anavatana hasreti gibi eserlerinde İzlenimci teknikten uzaklaşarak daha geleneksel bir yaklaşımı benimsedi.
Son yıllarında ise en tanınmış eserleri arasında yer alan Manolyalar gibi natürmortlar yaptı. 1960 senesinde İstanbul'da öldü.