Rehber | Kategoriler | Konular

SANAT

Alm. Kunst (f), Handwerk (n), Fr. Art (m) (manuel), İng. Art; Craft. Hayâlde ve gerçekte bulunan bir güzelliğin, bir duygunun hünerli bir şekilde anlatımı. Sanat, basit bir ifâdeyle, kâbiliyettir. Bütün kâinatı yoktan var eden Allahü teâlâ gerçek sanat sâhibidir. Yarattıkları bâzı canlı ve cansızlara da kâbiliyet vermiştir. Bir nehir, kayaları girintili çıkıntılı oyabilmekte, geniş uzun mağaralar açabilmektedir. Yeraltı suları mağaralarda damlama ile sarkıt ve dikitler meydana getirebilmektedir. Birçok hayvanın yuvası, ini akıl almaz mîmârî özellikler taşır (Bkz. Kunduz, Karınca). Cansızlara ve hayvanlara sanat kâbiliyeti belli bir program şeklinde verilmiştir, düşünme, hayâl kurma, buluculuk yoktur. İnsanlara verilen kâbiliyet ise, düşünebilme ve bulma ile ziynetlenmiştir. İnsanlardaki kâbiliyete; duyma, işitme, görme gibi hisler âlet olarak yardım eder.

Sanat eserinin ortaya çıkmasında, hayâl gücü kâbiliyeti kadar tabiatta var olan sanatları da tespit etmek gerekir. Bu tespitler de yine his organları ile olup, insanlara mahsus, bilerek yapılan hareketlerdir.

İnsanların kâbiliyetleriyle ortaya çıkardıkları sanatlar: a) Görüntü, b) Plastik, c) Süsleme, d) Edebî, e) Tiyatro, f) Müzik sanatları olarak çeşitli dallara ayrılır. Görüntü sanatları fotoğrafçılık, sinema, televizyon ve video konularını; plastik sanatlar resim, heykel, gravür konularını; süsleme sanatları oymacılık, kakma, hat, çinicilik, mozaik konularını; edebî sanatlar hitâbet, şiir, hikâye, roman konularını; tiyatro sanatı edebî ve yaşanan olayların sahnelenmesini; müzik sanatı ise duyguların seslerle ifâdesini içine alır.

Sanatlar, târih ve dinlere göre de sınıflara ayrılmıştır. Mısır, Yunan, Roma, Bizans, Rönesans, Barok devri ve Romantik, Modern devir sanatları târihî dönem îtibâriyle yapılan bir sınıflandırmadır. Bu sınıflandırma içerisinde de sanatlar kubizm, impresyonizm, sürrealizm gibi değişimler geçirmiştir. Sanatların dînî etkilerle sınıflanmasına Japon ve Çin süsleme sanatları, Hind, Endonezya ve İslâm sanatları örnek verilebilir. Bu konularla, sanat târihi ilmi uğraşmaktadır.

Sanat târihi, sanatla ilgili incelemelerini iki metodla yapar. Birincisi sanat eseri üzerinde yapılan incelemedir. Bu incelemede eseri kimin yaptığı, ne zaman ve nerede yapıldığı, orijinalitesi, sonraki devirlere olan tesiri ve sanatkârların hayat hikâyesi tespit edilmeye çalışılır. İkincisi ise sanat geleneklerinin üslup ve şekil olarak gelişiminin, târihin akışı içerisinde değerlendirilmesidir. Çeşitli üslupların, dönemlerin, akımların ve okulların incelenmesi de bu metodun ilgi alanına girer. Ayrıca resim, heykeltraşlık, mîmarlık, süsleme sanatları, fotoğraf, iç mîmârî ve buna benzer alanlara âit sanat eserlerini târihî gelişiminin tespiti, sınıflandırılması târifi ve yorumlanmasıyla uğraşır. Sanatın beşiği Anadolu, Mezopotamya ve dolaylarıdır. Buralarda M.Ö. 4000 senelerine uzanan Sümer, Bâbil, Asur, Hitit, İran sanatları meydana çıkmıştır. Orta Asya'da M.Ö. 6000 senelerine rastlayan Türk sanatı ve M.Ö. 4000 senelerine rastlayan Çin ve Hind sanatları vardır. Akdeniz'de Mısır, Yunan, Roma sanatları M.Ö. 3000 senelerine ulaşır. Roma sanatını, gotik sanatlar tâkip etmiştir. Gotik sanatlardan sonra, Avrupa, İslâm medeniyeti tesiri altında yeniçağ sanatlarını icra etmeye başlamıştır. Yeniçağ sanatları Rönesans, Barok, Klasizm ve Romantizm devirlerini geçirmiştir.

İslâm sanatı, Müslüman milletlerin ortaya koyduğu ortak sanatlardır. İslâmiyet; insanın dünyada ve âhirette huzur içinde yaşamasını isterken, ondaki güzellik duygularını ve sanat merâkını da harekete geçirir. Bunun için dînimiz güzel sanat dallarını yasaklamış değildir. Yalnız insanların putperest inançlarına son vermek ve toplulukların bu yöne yeniden meyletmesini önlemek için Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, canlı varlıkların resim ve heykellerinin yapılmasına müsâade etmemiştir. Bu sebepledir ki, İslâm sanat şâheserlerinin arasında resim ve heykele tesâdüf edilemez.

İslâm sanatları içerisinde mîmârî, edebiyat, minyatür, kitap süsleme tezhip, el sanatları, hüsnü hat, ağaç ve mâden sanatları, çinicilik, kakma, oyma çok ileri gitmiştir. Bu sanatlarda çalışana nakkaş; kitap kenarlarına süsleme yapanlara müzehhib; güzel yazı yazanlara hattat; bina, köprü ve yol yapanlara mîmar denilmiştir.

İslâm sanatı içinde mîmârî sanatın özel yeri vardır. Müslümanlar İslâmiyeti götürdükleri yerlere, İslâmiyetin gereği olan medeniyeti de berâber taşımıştır, insanların refah, huzur içerisinde kardeşçe yaşamasını sağlamışlardır. Bu medeniyetin bir parçası olan sanat dalında o bölgelere yollar, köprüler, hamamlar, kervansaraylar (oteller), ibâdethâneler, çeşmeler, su kanalları yapmışlardır. İspanya'daki Kurtuba Câmii, işgâl altında bulunan Mescid-i Aksâ Câmii, Macaristan, Bulgaristan, Yugoslavya, Arnavutluk, Yunanistan'daki yüzlerce sanat eseri bunlar arasında yer alır. İstanbul'daki Süleymâniye, Edirne'deki Selimiye câmileri, İslâm mîmârî sanatının birer şâheseridir.

İslâm sanatı, Emevîler zamanında başlamış; Abbâsî, Fâtımî, Eyyûbî, Memlûk sanatları şeklinde gelişerek nihâyet, Osmanlıların doğu sanatlarıyla batı sanatlarını sentez etmesiyle yüksek ve geniş kubbeli direksiz câmiler, yüksek kemerli köprülerle zirveye ulaşmıştır. Modern mîmârî sanatı, Osmanlı mîmârî sanatını örnek almıştır. Osmanlı mîmârî sanatlarına paralel olarak Hindistan-Türk mîmârî sanatları da çok ileri gitmiştir. Şah Cihan'ın yaptırdığı Taç Mahal bu eserlerin en muhteşemidir.

Sanat, medeniyetin emrettiği şekilde insanların refah, huzur içinde yaşamalarına yardımcı olmak üzere icra edilirse faydalı olur. Şehircilik, mîmârî sanatın bir koludur.

Sanat târihinin ilmî metodlarla ele alınması, 20. yüzyıl başlarına rastlar. Hattâ Türk sanatı ile ilk ilgilenenler batılılar olmuş, daha sonra Türkiye'de de yetişen sanat târihçilerinin çalışmaları netîcesinde 1943'ten îtibâren İstanbul Üniversitesinde sanat târihi öğretimi başlamıştır. Bugün Türkiye'nin birçok fakültesinde Türk-İslâm sanatı, Bizans sanatı ve Avrupa sanatı alanlarında eğitim yapılmaktadır.


Konular