Rehber | Kategoriler | Konular
PARiS ANTLAşMASI
Alm. Pariser Abkommen, Fr. Traite de Paris, İng. The Paris treaty. Kırım Harbinden sonra 30 Mart 1856 târihinde, Osmanlı Devletiyle, Avusturya, Fransa, İngiltere, Prusya, Rusya ve Sardunya (İtalya) arasında Fransa'nın başşehri Paris'te imzâlanan sulh antlaşması.
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında dünyâda iki büyük İslâm devleti vardı. BirisiOsmanlı Devleti, ikincisi Hindistan'daki Gürgâniye (Tîmûroğulları) Devletiydi. Her iki devletin sultanları İslâm dînine bağlıydılar, hattâ İslâmiyetin bekçisiydiler. İslâmiyeti yeryüzünden kaldırmak ve kendi sömürge siyâsetini devam ettirmek isteyen İngiltere güçlü İslâm devletlerinin bulunmasını istemiyordu. Bu sebeple İslâmiyetin bekçileri durumunda olan bu iki devleti yıkmak için plânlar hazırladı.
Önce Gürgâniye Devletini parçalamaya karar veren İngiltere, böyleceHindistan'daki Müslümanları başsız bırakmayı ve Hindistan'ın hazinelerine, ticâretine hâkim olmayı plânladı. Bunu da zaman içinde başardı.
İngiliz idârecileri plânlarına mâni olacağından korktukları Osmanlı Devletini de devre dışı bırakmaya çalıştılar. Osmanlılarla Rusları savaştırmaya gayret ettiler. Avusturya ve Prusya Osmanlı-Rus Savaşının önlenmesini istedilerse de, İngilizler çeşitli vaadlerle elde ettikleri Mustafa Reşid Paşayı harbe teşvik ettiler. Yardım edeceklerine, Zafer kazanacağına, böylece Osmanlıların bir numaralı adamı olacağına inandırdılar. Mustafa Reşid Paşa Bâbıâlî'de 163 kişiyi toplayarak Rusya'ya karşı harp açılmasına karar verdirdi. Bu kararı bir hileyle genç pâdişâh Sultan Abdülmecîd Hana da tasdik ettirdi. Böylece 1853 senesinde Rusya'ya karşı harp îlân edildi. İngilizler Rus Çarı Birinci Nikola'nın Kudüs'te Katoliklere karşı Ortodoksları ayaklandırdığını ileri sürerek, Rusların Akdeniz'e inmesini istemeyen Fransa'yı da harbe soktular. İngiltere ve Sardunya (İtalya) da Osmanlı Devletinin yanında harbe katıldılar.
Kırım Harbi Rusya'nın mağlûbiyetiyle sona erdi. 1 Şubat 1856'da Viyana protokolü ve yapılacak sulhün ana hatları kabul edildi. Savaş resmen sona erdi. Protokolde belirtilen esaslar çerçevesinde 25 Şubat 1856'da Paris'te Sulh (Barış) Konferansı açıldı. Bir ay 4 gün süren ve 30 Mart 1856 târihinde imzâlanan Paris Antlaşmasına İngiltere, Fransa, Osmanlı Devleti, Rusya, Avusturya, Prusya ve Sardunya devletleri katıldı. Konferansa Fransız delegesi Walewski başkanlık etti. Osmanlı Devletini Sadrâzam Âlî Paşa ile Mustafa Reşid Paşanın oğlu Paris büyükelçisi Mehmed Cemil Bey temsil ettiler.
Osmanlı Devleti Kırım Harbinde gâlip devletler arasında bulunduğu halde Paris Antlaşmasıyla siyâsî yönden kayba uğradı.
34 madde olarak imzâlanan Paris Antlaşması şu hususları ihtivâ ediyordu:
Antlaşmanın tasdikinden îtibâren müttefik devletleryle Rusya arasındaki sulh devamlı kalacak. Taraflar aldıkları yerleri geri iâde edecekler. Osmanlılar ve diğer müttefik devletler Rusya'ya Sivastopol, Balaklava, Kamış, Gözleve, Kerç, Yenikale, Kılburnu'nu; Rusya ise Anadolu Cephesinde işgâl ettiği Kars'ı ve çevresinde işgâl ettiği diğer yerleri Osmanlı Devletine iâde edecekler. Taraflar harp suçlularına umûmî af îlân edecekler, esirler karşılıklı değiştirilecek. Osmanlı Devleti Avrupa hukûkundan faydalanacak, Osmanlı Devletinin istiklâli ve toprak bütünlüğü korunacak. Bâbıâlî'nin 18 Şubat 1856 târihinde batılı devletlerin teşvik ve baskılarıyla îlân ettiği, Osmanlı Devleti tebeası olan gayri müslim vatandaşlara yeni haklar ve imtiyazlar sağlayan Islahat Fermanı antlaşmaya taraf olan devletlerce tescil edilecek. Bu devletler pâdişâh ve tebeası arasına girmeyecekler, Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmıyacaklar. Boğazlarla ilgili 1841 Londra Antlaşması aynen yürütülecek, Karadeniz tarafsız duruma getirilecek, bütün devletlerin ticâret gemilerine açık, fakat savaş gemilerine devamlı kapalı olacak. Osmanlı Devleti ve Rusya Karadeniz'de donanma bulunduramayacağı gibi tersâneleri yıkıp yenilerini yapamayacaklar. Tuna Nehrinde ulaşım serbest olacak. Rusya tarafından terk edilecek olan Tuna Nehri deltasının bir bölümü Boğdan'a verilecek. Tuna'daki gemi işletmeciliği ve muhâfazası Avrupa devletlerinin muhâfazasında olacak. Kırım Rusya'da kalmak şartıyla Besarabya'nın bir kısmı, Osmanlı himâyesindeki Boğdan beyliğine verilecek, Rusya Tuna Nehri ağzından uzaklaştırılacak Eflâk ve Boğdan beylikleri Osmanlı himâyesinde olmakla birlikte sâhip oldukları imtiyaz ve haklar genişletilecek, kânunlarını kendileri yapacaklar, millî bir ordu bulundurabilecekler. Bu verilen imtiyaz ve haklar antlaşmada imzâsı bulunan devletlerin ortak garantisi altında olacak, hiçbir devlet bu beyliklerin iç işlerine karışmıyacaktı.
Sırbistan Prensliği Osmanlı hâkimiyetinde kalmak şartıyla tarafların kefâletinde imtiyazlı olacak. Devletlerin onayı alınmadan Osmanlı Devleti Sırbistan'a hiçbir şekilde asker sokamayacak, ancak eskiden olduğu gibi birkaç Sırbistan kalesinde Osmanlı askeri bulunabilecek.
Bu antlaşmaya bağlı olarak, antlaşmaya katılan devletler arasında 1841'de imzâlanan Londra Antlaşmasını yenileyen Paris Boğazlar Sözleşmesi, Osmanlı Devletiyle Rusya arasında Karadeniz'le ilgili Paris Antlaşması imzâlandı. Daha sonra da yine Paris Antlaşmasına bağlı olarak Osmanlı Devletiyle Rusya arasında 5 Aralık 1857'de Rusya ile sınır antlaşması imzâlandı.
Paris Barış Antlaşmasıyla Kırım Harbine son verilmek sûretiyle Osmanlı Devletinin daha fazla yıpranması önlendiyse de, Osmanlı hâkimiyeti altındaki Eflâk ve Boğdan ile Sırbistan'a muhtariyet verilmek suretiyle Osmanlı Devletinin hükümranlık hakları zedelendi ve devletin bölgedeki nüfuzu azaldı. Osmanlı Devleti doğrudan toprak kaybına uğramadı, fakat siyâsî ve ekonomik zarara yolaçan dış borçlanma sebebiyle Avrupa'ya bağımlılığın kapısı açıldı. Antlaşmada Avrupa devletlerinin, Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmamaları belirtilmiş olmasına rağmen daha sonraki zamanlarda bu antlaşmaya dayanarak devletin iç işlerine karıştılar.
Karadeniz'in tarafsızlığının sağlanmasıyla ve Eflak-Boğdan ve Sırbistan topraklarındaki idârelerin, konferansa katılan devletlerin ortak garantisi altına alınmasıyla, bu bölgedeki Rus nüfûzu da ortadan kaldırıldı. Rusya'nın güneyinde bir tampon bölge meydana getirildi. Bu sûretle Rusya'nın güneye inme ve Akdeniz'e açılma politikası önlendi. Bu ise, Rusya'nın Asya'da genişleme politikasına önem vermesine sebep oldu. Osmanlı Devleti kongreye gâlip devletler arasında katıldığı hâlde, Karadeniz'le ilgili hususlarda mağlup devlet olan Rusya ile aynı statüye tâbi tutuldu.
Osmanlı Devletinin devletler hukûkundan faydalanması ve bununla Avrupa devletler âilesinden sayılması kabul edildi. Ancak bu husûs görünüşten ileri geçemedi. Çünkü Osmanlı Devletinin Avrupa devleti sayılması ve devletler hukûkundan faydalanabilmesinin pratikte bir önemi yoktu. Avrupa devletleri kendi aralarında bile bu prensiplere pek saygı göstermiyorlardı. Bu sebeple bundan sağlanacak garantilerin kâğıt üzerinde kalması kesindi.
Gayri müslimler lehine yeni hak ve imtiyazlar sağlayan ve Âlî Paşa tarafından îlân edilen Islâhat Fermânının Pâris Barış Antlaşmasında yer alması Osmanlı Devleti aleyhine yeni bâzı hususları ortaya çıkarttı. Avrupa devletleri her ne kadar bu maddeyle Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmamayı garanti ettilerse de aslında bu fermanın uygulanmasından doğacak meselelerleOsmanlı Devletinin iç işlerine aynı zamanda ve ortaklaşa müdâhale edebilecekleri yeni bir kapıyı açmış oldular. Gayri müslimlere ve Avrupa devletlerine verilen ticâri imtiyazlar hüviyetindeki kapitülasyonların kaldırılmayıp, sürdürülmesi de bu müdâhaleyi kolaylaştırdı.
Bu sebeplerle Pâris Antlaşması uygulama imkânlarından mahrum şartları ile Osmanlı Devletinin geleceği için bir garanti olmaktan uzaktı. Bu ise, barışın uzun ömürlü olmamasına sebep olacaktı.
Paris Antlaşması Kırım Savaşına katılan diğer devletlere doğrudan çıkar sağlayan bir durum meydana getirmedi. Ancak dolaylı olarak her devlet kendisine göre bâzı çıkarlar elde etti.
İngiltere, Rusya'nın Karadeniz'deki donanma ve tersânelerinin yok edilmesi ve bu denizde donanma bulundurmasını önlemekle, sömürgeleri ve yakın doğu ticâreti için büyük bir tehlikeyi bir müddet için de olsa kaldırmış oldu.
Fransa, Rusya'nın özellikle mukaddes yerler meselesini bahâne ederek, Boğazlar ve Akdeniz'e inerek kendi nüfûz sâhasına göz diktiğini gördüğünden savaşa girmişti. Pâris Antlaşmasıyla bu tehlike önlendi. Ayrıca Kırım Savaşı ve bu müddet içinde yapılan ittifâklar ile önceden kendisine karşı kurulmuş ittifak grubunu parçaladı. Antlaşmanın Pâris'te imzâlanması ise, Fransa'nın Avrupa siyâsetindeki nüfûzunun yükselmesini sağladı.
Sardunya (İtalya) da, Paris Konferansına katılmakla, İtalyan birliğini kurma düşüncesini devletler arası bir kuruluşta tanıtma ve savunma imkânına kavuştu. Böylece İtalyan birliği meselesini Avrupa politikasının konuları arasına sokturma fırsatını elde etti.
Netice olarak, Kırım Savaşı sonunda imzâlanan Paris Antlaşmasıyla, Avrupa'da yeni bir siyâsî denge kurulmuş oldu. Bütün bunlara rağmen Paris Antlaşmasının getirdiği barış çeşitli sebeplerle uzun ömürlü olmadı. Nitekim antlaşmanın hemen arkasından Osmanlı Devleti ve diğer Avrupa devletleri yeni iç ve dış meselelerle karşı karşıya geldiler.