Rehber | Kategoriler | Konular

HAREMEYN

İslâm dininin doğup yayılmaya başladığı, Hicaz'da bulunan Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere şehirlerinin ikisine birden verilen ad. Bu iki şehrin çevresinde belli bir sınıra kadar olan yerlere ?Harem? denildiği için bu şehirlere iki harem bölgesi anlamında ?Haremeyn? veya ?Haremeyni'ş-Şerîfeyn? denilmiştir.

Mekke-i mükerreme şehrinden biraz daha geniş, sınırları Cebrâil aleyhisselâmın bildirmesiyle İbrâhim aleyhisselâm tarafından çizilmiş ve yine onun tarafından dikilen taşlarla gösterilmiş olan alana ?Mekke Haremi? veya ?Haremü'ş-Şerif? adı verilmiştir. Hacda ihrama girme yerleri olan ve mikat denilen yerlerle Mekke şehri yani Harem arasındaki alana da ?Hill? denilmiştir. Harem bölgesi; Medine tarafından üç mil, Yemen tarafından yedi mil, Irak tarafından yedi mil, Taif ve Arafat yolu üzerindeki Nemire Vâdisinden yedi mil, Cirane yolundan dokuz mil, Cidde tarafından on mil uzaklıktaki sınırların çevrelediği alanı içine alır. (Bir mil 1895 m olarak hesaplanmaktadır.)

İbrahim aleyhisselam tarafından işâretlenen Haremü'ş-Şerîf sınırları, Resûlullah efendimiz tarafından yenilenmiş, hazret-i Ömer, hazret-i Osman ve hazret-i Muâviye bu sınırları belli eden noktaların günümüze ulaşmasında büyük hizmet görmüşlerdir. Harem denilen bu geniş alanın ortasında Kâbe-i Muazzama ve etrafındaki Mescid-i Haram yer almaktadır. Peygamber efendimiz Mekke-i mükerremenin fethi sırasında Harem hakkında; ?Şüphesiz burası Allahü teâlânın gökleri ve yeri yarattığı günde haram kıldığı bir beldedir. Burası kıyamet gününe kadar, Allah'ın haram kılmasıyla haramdır.? buyurmuştur.

Haremde işlenecek iyilik ve kötülüklere, diğer yerlerde işlenenlere göre kat kat karşılık verileceği bildirilmiştir. Hac, umre veya ticâret gibi çeşitli maksatlarla Mekke'ye gelmek isteyen Müslümanlar ?mikat? denilen yerlerde ihrama girmek zorundadırlar. İhram giyerek Hareme giren kimselere normal zamanlarda helal ve mübah olan bâzı işleri yapmak haram olur. Ayrıca?Harem? sınırları içine Müslüman olmayan kimselerin girmesi de dînimizce yasaklanmıştır.

Peygamber efendimizin Mekke'den hicret ederek yerleştiği, İslâm devletini kurduğu ve kabr-i şerîfinin bulunduğu Medine-i münevvere şehrinin etrafında da harem bölgesi vardır. Bu bölge Medîne'nin güney ve kuzeyinde Ayr Dağı ile Sevr Dağı arasındaki alanla, doğu ve batıdaki kara taşlık alanı içine alır. Buharî, Müslim ve Tirmizî'de bildirilen; ?Medîne Ayr'dan Sevr'e kadar haremdir.? hadîs-i şerîfi ve ?Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Medîne'nin doğu ve batısındaki kara taşlık arasındaki alanları harem kıldı.? şeklindeki rivâyet bunun delilidir.

Peygamber efendimizin tâyin ettiği Medîne-i münevvere harem bölgesinin genişliği on iki mil kadardır. Bu haremin ortasında Peygamber efendimizin Eshab-ı kirâmıyla birlikte binâ ettiği, içerisinde kabr-i şerîfinin ve Ravda-i Mutahharanın yer aldığı Mescid-i Nebî vardır. Medine'deki harem bölgesi de mukaddes olup, orada yapılan iyilikler ve kötülüklere diğer yerlere göre kat kat karşılık verilir. Medine-i münevvere haremi, Mekke-i mükerreme hareminden farklı özelliklere sâhiptir. Mekke-i mükerreme haremine ihramsız girilemediği halde, Medine-i münevvere haremine girmek için böyle bir şart yoktur.

Peygamber efendimizin vefâtından sonra dört halîfe devrinde, Emevîler, Abbâsîler, Memlûkler zamanlarında Haremeyn'e özel önem verildi. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebinin îmârı ve diğer mukaddes makamların korunması için gerekli çalışmalar yapıldı. Kendisine ?Seyyidü'l-Haremeyn (Haremeyn'in Efendisi)? diye iltifat edilince; ?Ben Seyyidü'l-Haremeyn değil, Hâdimü'l-Haremeynim (Haremeyn'in hizmetçisiyim).? diyen Yavuz Sultan Selim Han zamanında Osmanlı hâkimiyetine giren Haremeyn'e Osmanlı sultanlarının hepsi büyük hizmetlerde bulundular. Mekke ve Medine'nin îmârıyla, buralardaki mukaddes makamların korunması için ?Haremeyn Evkafı? adı verilen bir vakıf teşkilâtı ve Haremeyn Evkafı Nezâreti kurdular. Bu teşkilâtı 1586 senesine kadar kapıağaları idâre etti. 1586 senesinden sonra Darü's-Seâde Ağasının idâre ettiği Haremeyn Evkafı Nezâretinin gelirleri devamlı arttı. Elde edilen bu gelirlerle Haremeyn'deki câmi, mescit ve medrese gibi hayır kurumlarının inşâsı ve tâmiri yapıldı. Ayrıca Haremeyn'de bulunan fakir kimselerin ihtiyaçları karşılandı. Haremeyn Evkafının gelirleri 18. yüzyılda 1.300.000 kuruş, giderleri 1.250.000 kuruşa ulaştı. Bu kuruluşun Haremeyn Hazinesi adı verilen bütçesinin hesaplarını Haremeyn Muhâsebeciliği, denetimini Haremeyn Müfettişliği yaptı. Gelir kaynaklarını Haremeyn Mukâtaacılığı işletti. Haremeyn Evkafının düzenli gelirleri dışında, saray mensuplarından mirascı bırakmadan ölenlerin mal varlığı Haremeyn Evkafına kalır, sivil ve asker vazifelilerin aylıklarının 25 liranın üstündeki tutarının yüzde 10'u Haremeyn İkrâmiyesi adıyla mâliyece kesilerek hazineye aktarılırdı. 1826 senesinde Evkaf-ı Hümâyun nezâreti kurulunca Haremeyn Nezâreti bu kuruluşa bağlanmaksızın idâre edildi. 1834senesinde Haremeyn işleri için bir müdürlük kuruldu. Daha sonra bu vazife Haremeyn Evkafı Nezâretince yürütüldü. 1838'de Haremeyn Evkafı nezâreti kaldırılarak, Haremeyn Evkafıyla ilgili hizmetler Evkaf Nezâreti tarafından yürütüldü.

Osmanlılar zamanında Haremeyn'le ilgili vakıflar kurularak gelirleriyle Haremeyn'e hizmet götürüldüğü gibi, her yıl hac mevsiminde düzenlenen Surre Alaylarıyla devlet adamlarının ihsanları ve halkın hediyeleri Haremeyn'e gönderildi (Bkz. Surre Alayları). Bu ihsan ve hediyelerle Haremeyn'deki eserler tâmir edildi, ihtiyaç sâhiplerinin ihtiyaçları giderildi.

Ayrıca Mekke ve Medîne'de vazife yapan ilmiye sınıfı mensuplarına veya diğer devlet vazifelilerine başka yerlerde çalışanlara göre daha yüksek derece veya pâyeler verildi.

Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra Suudoğullarının idâresine geçen Haremeyn'de çevre düzenlemesi ve genişletme bahânesiyle yapılan çalışmalar sırasında pekçok Osmanlı eseri yıkılmıştır. İngilizlerin geleneksel İslâm ve Osmanlı düşmanlığı sebebiyle yaptıkları telkinler neticesinde, asırlar boyunca Haremeyn'de meydana getirilen Osmanlı eserleri tahrip edilerek yok edildiğinden bunlardan günümüze pek azı kalmıştır.


Konular