Rehber | Kategoriler | Konular

HAK

Alm. Recht (n), Gerechtigkeit (f), Wahrheit (f), Fr. Droit (m), Justice (f), İng. The right, Justice, Equity, Law, Truth. Kullanıldığı yerlere göre, çeşitli mânâlara gelen bir kelime. Hakîkat ve hukûk kelimeleri de hak kelimesinden türemiştir. Dinde de hak bâzı mânâlara gelir:

1. Allahü teâlânın esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) biri. Vâcib-ül-vücûd, yâni varlığı lâzım olan, hiç yok olmayan, dâimâ var olan ve kendisinden başkası yaratmaya lâyık olmayan, demektir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: ?...Allah, Hak'tır. (Müşriklerin) Allahü teâlâdan başka taptıkları bâtıldır (yok olucudur).? (Hac sûresi: 62)

İbrâhim Hakkı hazretleri şöyle buyurur:

Hak, şerleri hayreyler,

Zannetme ki gayr eyler,

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

2. İslâmiyet. ?Hak gelince, bâtıl (şirk, puta tapmak) gider. Bâtıl her zaman gidicidir.? (İsrâ sûresi: 8) meâlindeki âyet-i kerîmede İslâmiyet mânâsına kullanılmıştır.

3. Gerçek, doğru. ?Cennet ehli (Cennet'e girince) Cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vâdettiğini (Cennet'i) hak bulduk. Siz de Rabbimizin size vâdettiğini (azâbı) hak buldunuz mu? diye seslenir. (Onlar da) evet derler.? (A'râf sûresi: 44) meâlindeki âyet-i kerîmede hak kelimesi bu mânâdadır.

Yine îtikâd, îmân bilgilerini anlatan şu ifâdelerde de hak bu mânâdadır: Ölüm haktır. Kabir haktır. Kabirde, Münker ve Nekir denilen iki meleğin meyyite (ölüye) suâl sorması haktır. Haşr (kabirden kalkıp Arasât meydanında hesâb vermek için toplanmak) haktır. Neşr haktır. Dünyâda yapılan amellerin işlerin hesâbını vermek haktır. Amellerin tartılması haktır. Cehennem üzerinde bulunan ve üzerinden geçilecek, Sırat denilen köprü haktır. Cennet'in müminler (inananlar) için, Cehennem'in kâfirler için olduğu haktır.

4. Bir kimsenin başkasından alacağı. Bir kimse, peygamberlerin (aleyhimüssalevâtü vesselâm), yaptığı ibâdetleri yapsa, fakat üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe Cennet'e giremeyeceği bildirilmiştir. Bu ifadede hak kelimesi ?alacak?mânâsında kullanılmıştır.

5. Hâtır, gönül, hürmet. Peygamber efendimiz; ?Allahümme innî es'elüke bilhakkıssâ'ilîne aleyke.? yâni; ?Yâ Rabbî! Senden isteyip de verdiğin kimselerin hakkı için, senden istiyorum.? derdi ve; ?Böyle duâ ediniz.? buyururdu. Mevlid'de geçen hak kelimesi de bu mânâlarda kullanıldı:

Yâ ilâhî Ol Muhammed hakkı-çün

Ol şefâat kânı Ahmed hakkı-çün

Biz günahkâr âsî mücrim kulları

Yarlığayup kıl günâhlardan berî

Kabrimiz îmân ile pür nûr kıl

Mûnis-i gılmân ile hem-hûr kıl.

6. Yerine getirilmesi lâzım gelen şey. Peygamber efendimiz buyurdu ki: ?Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevap vermek, hastalığında arayıp sormak, cenâzesinde bulunmak, dâvetine gitmek, aksırıp elhamdülillah deyince, yerhamükallah, diye karşılık vermek.? Burada yerine getirilmesi lâzım olan şey mânâsındadır.

Hak kelimesi yukarıda belirtilen mânâlarından başka hukuk ilminde adâlet, doğruluk ve fertlere tanınan menfaat ve yetkiler mânâsına da kullanılır. Hak kavramında üç unsur vardır: 1) Hak sâhibi için bir menfaatin bulunması. 2) Hakların, hak sâhibine belirli bir kudret ve yetki vermesi. 3) Hakkın, hukuk nizâmı tarafından verilmesi.

İslâm hukûkunda da hakkın sâhibi açısından değerlendirilmesi ve kısımlara ayrılması vardır. Buna göre:

a) Hukûkullah: Allah'a âit haklar. Allahü teâlânın bildirdiği emirlerin, yasakların çiğnenmesi durumunda, bunlara verilecek cezâyı hiç kimse değiştiremez, affedemez.

b) Hukûk-ı ibâd: Kulun sâhib olduğu haktır. Bu haklar, insanların menfaatleri ile ilgili haklardır. Umûmî ve husûsî olmak üzere ikiye ayrılır. Umûma âit yollardan istifâde, avlanma, mübahları kullanma umûmî haklardandır. Husûsî hakları ise, evi, işi, eşi üzerindeki hakları ile şahsî ihtiyaç ve menfaati sebebiyle mevcut haklarıdır.

c) Karma nitelikteki haklar: İçinde Allah ve kul hakkının müşterek bulunduğu haklardır. İnsanın kendi hayâtını, aklını ve sağlığını koruması, hürriyet hakkına sâhib olması, malını boş yere telef etmekten koruması gibi... Bütün bunlarda, ?İnsan hayâtının ve dünyâ nizâmının korunması? diye ifâde edilen Allah hakkı yanında, bizzat kişiyi, hayâtı, sıhhati ve malı ile ilgili konularda şahsen alâkadar eden menfaatler vardır.

Günümüzde hukûkun üstünlüğü sağlanmış toplumlarda, şahısların kendi hür irâdesiyle faydalanabileceği bir takım imkânlar tesbit ve temin edilmiştir. Hakların kullanılması, şahsın (kişinin) tercih ve isteğine bırakılmıştır. Hukûka dayalı toplumlarda, bâzı imkânlardan faydalanmak hem bir hak, hem de bir vazîfedir. Her hakkın bir sâhibi vardır. Hak sâhibi şahıslardır. Bunlar da hakîkî ve hükmî şahıslar olmak üzere ikiye ayrılır. Haklar; amme ve husûsî (özel) haklar olmak üzere de ikiye ayrılır.

Amme (Kânunu) hukûkunda kişinin hakları: Devlet ile fertler arasındaki münâsebetleri düzenleyen anayasalarda yer almıştır. 1982 târihli T.C. Anayasası ile fertlere birçok kamu hakları tanınmıştır. Milletvekili seçme ve seçilme hakkı (mad. 10-11), Milletvekillerinin kânun teklif etme hakkı (mad. 15), İspat hakkı (mad. 39), Mülkiyet hakkı (mad. 49), Sendika kurma hakkı (mad. 53-54), Vatandaşlık hakkı (mad. 66), Siyâsî faaliyette bulunma hakkı (mad. 167), Kamu hizmetlerine girme hakkı (mad. 70), Dilekçe hakkı (mad. 74)... şahıslara tanınan haklardan bâzılarıdır.

Husûsî haklar: Şahıslar arasındaki özel münâsebetleri düzenleyen hukuk kuralları, hakları çeşitli ayırımlara tâbi tutmuştur. Birinci olarak; mal varlığı hakları (mülkiyet, irtifa gibi) aynî haklar, alacak hakları, fikrî haklar, yenilik doğuran haklar, beklenen haklar gibi) ve şahıs varlığı hakları(isim, nâmus, şeref gibi şahsiyet hakkı, çocuklar üzerindeki velâyet hakkı gibi) olmak üzere ikiye ayrılır. İkinci olarak, mutlak haklar (mülkiyet hakkı, irtifa hakkı ve rehin hakkı, fikrî hak, şahsiyet hakkı gibi) ve nisbî haklar (alacak hakkı, karı kocanın birbirine yardım hakkı gibi) olarak ayrılır. Daha başka birçok ayırımlar yapılmıştır.

Ayrıca hak kelimesi, ortaklar arasındaki pay (hisse) ve bir iş yapma karşılığında alınan ücret mânâlarında kullanılmaktadır.


Konular