Rehber | Kategoriler | Konular
EğiTiM
Alm. Ausbildung, Erziehung (f), Fr. Education, enseignnement (m), İng. Training, Education. Genel mânâda bir insanın kâbiliyet ve davranışlarını geliştirmek, toplumun iyi değerlerini benimsetmek için yapılan işler, uygulanan yollar. Millî olarak; bir milletin genç nesillerini, o milletin maddî ve mânevî değerlerinin gösterdiği hedefler içinde ?ideal insan tipi?ne uygun düşecek vasıfta fertler olarak yönlendirme ve yetiştirme. Meslekî olarak; bir insana bir mesleğin icap ettirdiği hususiyetleri kazandırmak. Askerî olarak; asker olanların harb etme sanâtıyla ilgili hususları öğrenmesi ve uygulama kâbiliyetini kazanması.
Eğitimin konusu insandır. Eğitimden maksat, bir insana yalnızca birçok bilgi ezberletmek ve bir takım olayları öğretmek değildir. Eğitim görmüş insan; bu bilgiler kadar, bu bilgilerden süzülen esasları (ilke veya prensipleri) hazmetmiş, gerektiğinde hayatının her safhasında uygulayabilen insan olarak târif edilir. Hayvanların doğuştan getirdikleri refleks ve içgüdü özellikleri, yaşları ilerledikçe olduğu gibi kalır.İnsanlardaki doğuştan gelen özellikler ise eğitim ve öğretim ile gittikçe iyi bir şekilde gelişen ve olgunlaşan bir şekle sokulabilir.
İnsanlardaki davranış değişikliği hayatı boyunca sürer.İnsan eğitimsiz yaşayamaz. Emme, solunum, tutma gibi birkaç tepkisinin dışında insan hemen her davranışı öğrenmek zorundadır.İnsan, davranışlarının çoğunu başkalarının etkisiyle öğrendiğinde başkalarınca eğitiliyor demektir. Davranışların öğrenilmesi ömür boyu sürer. Böylece insan, hayâtı boyunca kendini eğitimin bitmek bilmeyen süresi içinde bulur.
Eğitim görmüş bir insanla, görmemiş bir insan arasında çeşitli farklar vardır. Bunlar arasında eğitim görmüş olanın bilgisinin çokluğu ve sistemli oluşu, güç ve karmaşık işleri başarabilmesi sâde ve kolay işlerde mahâretinin artması, daha yüksek ülkülere sâhip olması, hislerine hakim olabilmesi, daha iyi, doğru ve güzel maksadlar gütmesi sayılabilir. Nazarî olan bu değerlendirmenin gerçekleşme nisbeti ve şansı memleketlere, eğitim sistemlerine, inançlara ve başka faktörlere göre büyük farklılıklar gösterir.
Eğitimle kazanılan bâzı esaslar ve davranışlar deneme veya kendi kendini eğitme yoluyla elde edilebilirse de, daha önce yaşamış olanların çeşitli yollarla öğrenip biriktirmiş oldukları bilgileri ve tecrübeleri bir eğitici ve öğreticiden öğrenmek en doğru ve verimli bir usûldür.İnsanın kendi âilesinden ve içinde yaşadığı toplumdan aldığı davranışlar, alışkanlıklar, değer hükümleri, gelenek ve göreneklerin öğrenilme tarzına ?yaygın eğitim? denir. Burada belli bir kişinin ve müessesenin insan üzerinde sistemli bir etkisi veya rehberliği yoktur. Bütün iptidâî toplumlarda ve okuldan mahrum olan yerlerde insanlar böyle yetişir.Okullar ve çeşitli kurumlarla verilen eğitime de ?örgün eğitim? adı veriliyor. Bu çeşit eğitime eskiden ?müteazzî eğitim? denirdi. Bu eğitim şekli eski çağlarda çocukların topluma ve toplumun içinde bulunduğu şartlara uyabilmesi için ayrıca bir eğitim görmelerine ihtiyaç duyulan toplumlarda başlamış, asırlar boyunca çeşitli merhalelerden geçerek zamanımızdaki şekil ve seviyeye ulaşmıştır. Eğitim bir bakıma medeniyetin bir sonucu olup onunla paralellik gösterir.
Târih boyunca her toplumda eğitimin dayandığı temel inançlar, eğitimden beklenen esas amaçla farklılık göstermiştir.Aşiret hâlinde yaşayan topluluklar, aşiretin ihtiyaçları vâsıtasıyla gençlere aşiretin örf, âdet, inançlarını öğretirler ve bu topluluğun erkeklerinin günlük hayat ve harpte kâbiliyetlerini ispat etmelerini temine çalışırlardı.
Eğitim târihi Âdem aleyhisselâma kadar uzanır.İslâm dîninin mukaddes kitabı Kur'ân-ı kerîmin birçok âyetinde hazret-i Âdem ve diğer peygamberlere (aleyhimüsselâm)Allahü teâlâ tarafından doğrudan doğruya veya melekler vasıtasıyla maddî, mânevî, meslekî ilimlerin öğretildiği ve dünyâda bunlara uygun davranışlarda bulunarak yaşamaları istenmiştir:
Allahü teâlâ Âdem'e (aleyhisselâm) bütün isimleri öğretti...(Bakara sûresi: 31)
İnsana bilmediği şeyleri öğretti... (Alak sûresi: 5)
Bir de Dâvûd'a, sizi harbin şiddetinden korumak için zırh-elbise sanatını öğrettik... (Enbiya sûresi:80)
Ayrıca târihî vesikalardan öğrenilebildiği kadarıyla Asya'nın ve Mısır'ın ilk kurulan okulları tapınaklara bağlı olarak faaliyet gösteriyorlardı.Muhtemelen bu okullarda o toplumun inancı, yazı, pratik aritmetik ve edebiyat öğretirlerdi.Sanat, bir ustaya çıraklık yapılarak ustadan ve askerî bilgiler bu sahada ihtisas sâhibi kişilerden öğrenilirdi.
Eski Yunan şehirlerinden İsparta'da erkek çocuklar yedi yaşından sonra genel kışlalara alınır, özel bir statü içinde koşma, atlama, disk ve mızrak atma, güreş ve ferdi döğüş eğitimleri yaptırılarak birer savaşçı olarak yetiştirilirken,Atina'da bilhassa paralı özel okullar; mârifetiyle dans etmek, müzik âleti çalabilmek, şarkı söylemek, edebiyat, hesap, târih ve din konularında eğitilirlerdi. Roma'da ise, hitâbet, hukuk, edebiyat ve târih konuları eğitimde ağırlık kazanmıştı. M.S. 3. asırda Hıristiyanlık Roma'nın resmî dîni olunca bütün okullar bozulmuş olan bu dînin emirlerine göre ayarlanmış, manastır ve büyük kiliselerde açılan okullarda gramer, hitâbet, mantık, aritmetik, geometri, astronomi ve musikî dallarında eğitim verilmeye çalışılmış, bu arada eski Yunan kültürüne âit hemen herşey unutulup gitmiştir.Ancak İncil'in papazlar eliyle bozulmuş olması ve kilisenin tutturduğu bağnaz yolda inat ve ısrarı bu okulları bir önceki asra göre geriye götürmüş, Hıristiyanlık âlemini hem inanç, hem de fen bilgileri sahasında cehâlet karanlıklarının içine itmiştir. Haçlı seferleri ve Endülüs'te kurulan İslâm üniversiteleri zamanla Hıristiyanların içinde bulunduğu ilmî cehâlet ve karanlığı fark etmelerine sebep olmuştur. Böylece Hıristiyan dünyâsında her sahada Müslümanlardan ve İslâm bilginlerinin kitaplarından öğrendikleri bilgiler ile gittikçe kiliseden kopan ve kendi müesseselerini kuran bir ilmî hayat başlamış, uzun ve zaman zaman kanlı mücadelelerden sonra kilisenin tazyik ve tasarrufu eğitim müesseselerinin üzerinden uzaklaştırılarak bu günkü durumlara gelinmiştir.
İslâm dîninde eğitimin dayandığı temel, İslâmiyetin haber verdiği îmân, îtikat ve amel bilgilerinin öğrenilmesi olmakla birlikte, eğitimden beklenen nihâî maksat da insanların yalnız Allahü teâlâya ?kulluk? yapmalarının sağlanmasıdır. Bu eğitim anlayışının içinde din bilgileri, fen bilgileri ile diğer meslekî ve sanat bilgileri müştereken vardır. Bunlar, birbirinden ayrı ve başlıbaşına değil, bir bütün hâlinde mütâlaa edilmiştir. Bu bilgiler birbirini tekzip etmeyen, birbiriyle uyum (tenâsüp) sağlayan bir berâberlik ve bütünlüğün kurulmasına yol açmıştır.Çünkü bu eğitimde hedef, insanın maddî ve mânevî bütün varlığıyla terbiye edilerek olgunlaştırılmasıdır. Bu ise insanın ruh ve cesedine âit bilgilerin birbiriyle en uygun şekilde imtizaç ettirildiği (birleştirildiği) bir anlayış ve programla mümkümdür.
İlk Müslümanlar din ve dünyâ işlerinde her türlü eğitimlerini bizzatPeygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sohbetlerinden aldılar. Îmân, îtikat, amel ve üstün bir ahlâk anlayışına âit bilgilerle, cemiyet hayatının îcâbı olan sosyal münasebetler, hal ve hareketlerde O'nun emri, sözü, tavsiyesi ve telkinlerine mutlak bir riâyet göstererek O yüce insanın yüksekliklerinden pay almışlardır.Zirâat, îmâr, muhâsebe gibi işlerde de gene O'nun emri gereği akla, tecrübeye, fenne itibar ederek araştırıcı, inceleyici, tecrübe edici ve elde ettikleri neticeleri günlük hayatlarına ustalıkla tatbik edici olmuşlardır. Bu, dış görünüşü îtibâriyle yaygın eğitime benzeyen, fakat muhtevası ve iç disiplini ile kısa zamanda büyük kitlelerin eğitilerek üstün vasıflar kazandırıldığı mükemmel bir yapıya sâhip olan bir eğitimdir.Çünkü her bakımdan kusursuz bir rehbere,Peygamber efendimize tam tâbi olarak O'nun sohbetlerinde dinleyerek, görerek, sorarak ve tatbik ederek öğrendiklerini kendi aralarındaki her buluşma ve sohbetlerinde de devamlı tekrar etmeleri, her an eğitimle meşgul olmalarına yol açmıştır. Bunun sonucunda ise çeşitli kemâller sâhibi bir cemiyet teşekkül etmiştir. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem); ?Benden işittiklerinizi ve gördüklerinizi din kardeşlerinize anlatınız, tebliğ ediniz.? ve ?Bir Müslüman ya muallim (öğreten), ya talebe (öğrenen), ya bunları işiten, yahut da bunlara imrenen (özenen, seven) olabilir. Müslümanlar için beşinci bir hal yoktur.? ve ?Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.? ve ?Kıyamet günü âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanlarından ağır gelir.? meallerindeki emir ve tavsiyeleri kendi zamanında ve sonraki asırlarda yaşayıp O'nun gittiği yolda giden İslâm cemiyetlerini hayatları boyunca eğitim içine itmiştir.
Her sahada yükselmek için hocadan öğrenme, öğrendiğini tatbik etme, bilmediğini bilenlerden sorma ve bu işte hiç utanmama, esâsına her asırdaki Müslümanlar mutlak riâyet etmişlerdir. Eshâb-ı kirâm ve Tâbiîn devirlerinden sonra yavaş yavaş ve kademeli olarak örgün eğitime geçilmiştir. Önce çeşitli ilimlerin mütehassıslarının kendi evlerinde, bulundukları ibadet yerlerinde ve bu işe ayırdıkları binâlarda başlayan bu faaliyet daha sonra uygun tedrisât programlarıyla sürdürüldü.İslâm devlet adamlarının gayretiyle çeşitli seviyelerde okullar açılarak bunlar ülkelerin en küçük yerleşim merkezlerine kadar yaygınlaştırıldı. Bu müesseseler kendilerine mahsus nizamlarla idâre edilerek cehâlet tehlikesi yok edildiği gibi zararlı bozuk faaliyetlere de mâni olundu. Genel adıyle ?medrese? olarak anılan bu müesseseler hitap ettikleri öğrencilerin yaşlarına göre derecelendiği gibi ilmî seviye bakımından da derece ve kollara ayrıldı. Bu müesseselerin, mütehassıs hocaları ile talebelerinin her türlü ihtiyacı devlet ve vakıflar tarafından karşılandı.
Eski Türk toplumlarında eğitim, kurumlaşmış, bir sisteme dayanmış değildi. Eğitimde başlıca esas, ana ve babaların, büyüklerin çocuklara gelenek ve görenekleri öğretmeleri biçiminde meydana gelmekteydi. Bu eğitimin başlıca gâyesi iyi bir savaşçı, itaatli ve cesur bir insan yetiştirmekti. Bunun yanısıra zanâat, ustalar tarafından çıraklara öğretilmekteydi. Bu bakımdan çıraklık sistemini eski bir eğitim müessesesi olarak kabul etmek gerekir.
İslâmiyetin kabûlünden sonra Türk toplumlarında İslâm eğitim müesseseleri etkisini göstermeye başladı. Bu alanda medreseler önemli kuruluşlardı.Öte yandan tekkeler, zâviyeler, loncalar ve ahî birlikleri de kendilerine has eğitimleriyle faaliyetlerini sürdürerek, bu alanda etkili olmuşlardır.
Medreseler: İslâm dîni esaslarına riâyet ederek eğitim yapan öğretim müesseseleridir. Fas'ın Fez şehrinde açılmış olan medrese (üniversite)bunların ilkidir. Bu okullar zamanla gelişerek Selçuklular ve Osmanlılar zamânında en verimli dönemlerini yaşamışlardır.Önceleri câmi ve mescitlerin yanlarında, bunlara bağlı eğitim kuruluşları olarak görev yapan medreseler, zamanla bunlara bağlı olmaktan çıkmış, faâliyetlerini ayrı binâlarda sürdürmeye başlamışlardır.
İlk Osmanlı medresesi, 1331 yılında kurulan İznik Medresesi olmuştur.Medreselerde din ve zamanın müsbet ilimleri müşterek öğretilirdi. Buralarda öğrencilere felsefe, riyâziye (matematik), hikmet (fen bilgileri)mantık, astronomi, geometri ve târih dersleri verilerek eğitimde yalnız dînî dersler değil, diğer konular da öğretilirdi.
Medreseler çok zaman zengin kişiler ve devlet tarafından kurulmaktaydı ve bunların kurduğu vakıflardan gelir sağlıyordu.
Üç türlü medrese vardı:
1. İlköğretime denk olan İbtidâ-i Hâriç ve Hareket-i Hariç.
2. Orta öğretime denk olan İbtidâ-i Dâhil ve Hareket-i Dâhil.
3. Lise dengi durumdaki Mûsıla-ı Sahn.
Bunlarda okutulan dersler ise hendese (geometri), hesap (aritmetik) ve hikmet derslerinden meydana gelen ve bölüm diye adlandırılan cüz'iyât; ulûm-ı âliye diye adlandırılan ikinci grubu teşkil eden kelâm, belâgat, mantık, sarf ve nahiv dersleri; üçüncü bölümü meydana getiren tefsir, hadis ve fıkıhtı. (Bkz. Medrese)
Sıbyan Mektepleri: İlk öğretim kurumları niteliğini taşıyan bu mekteplerden her mahallede bir tâne bulunduğu için adlarına Mahalle Mektebi de denmekteydi. Buralarda başlangıçta Kur'ân-ı kerîm okutulup bâzı sûreler öğretilmiş, ezberletilmiş ve sonraları yeni dersler de eklenmiştir.
Sınıf geçme esası ve belli bir öğrenim süresi bulunmayan bu okullarda öğrenime başlama yaşı 5-7 idi.
Enderun Mektebi: Saray hizmetlilerini ve devlet yönetiminde görev alacak olanları yetiştirmek üzere Birinci Murad tarafından kurulan bu öğretim kurumlarında öğrenciler, başlangıçta esir alınan Hıristiyan devşirmeler arasından seçilmişti. Sonraları saray ileri gelenlerinin ve İstanbulluların çocukları da bu okullara alınmaya başlandı.
Öğrenim süresi 14 yıl olan bu okullarda fen, kültür dersleri, İslâm bilgileri öğretilirdi. Sonradan okul sayısı artınca Enderun Mektepleri eski önemini kaybederek 1908 yılında kapatıldı. (Bkz. Enderun)
Şehzadegân Mektebi: Sarayda şehzâdeler için kurulan bu okullar, SıbyanMekteplerine eşit öğretim kurumlarıydı.
Mühendishâne-i Bahri-i Hümâyun: 1770 yılında Osmanlı donanmasının Çeşme'de Rus donanması tarafından yakılması üzerine kurulması kararlaştırılan ve 1773 yılında çalışmalarına başlayan bu okulun gâyesi yeni donanmaya gerekli deniz subayı ve mühendisi yetiştirmekti. Bu eğitim kurumu ilk önce Fransız öğretmenlerle eğitime başladı.
Dört sınıflı olarak düzenlenen bu okullarda bir süre sonra İngilizce mecbûrî dil sayıldı ve Fransızca ikinci dil kabul edildi.Ayrıca birer İdâdî ve Rüşdiye sınıfı açılarak, kısa bir süre sonra ticâret filosu için bir Kaptan Okulu eklendi.
Meşrûtiyet döneminde okula İngiliz Bahriye Okulu örnek alınarak yeni bir düzen verildi. Eğitim bir yıllık güverte stajı süresi de dâhil olmak üzere 8 yıla çıkarıldı. Okul bugün Deniz Harp Okulu olarak görevini sürdürmektedir.
Mühendishâne-i Berr-i Hümâyun: Kara Kuvvetlerine topçu, istihkâm ve kara subayı ile askerî mühendis yetiştirmek amacıyla 1796 yılında kurulan bu okul dört sınıflı olarak eğitim yapmaktaydı.Okulun öğretmen kadrosu 1848 yılından sonra İngiltere ve Almanya'dan getirilen öğretmenlerle güçlendirildiği gibi yeni İdâdî sınıflarının eklenmesiyle de genişletildi.
Daha sonraları topçu sınıfı subayları yetiştirme maksadıyla görevini sürdüren okulun öğretim kadrosu da genişlemiş, kurum İstanbul Teknik Üniversitesine temel olmuştur.
Mekteb-i Ulûm-i Harbiye: 1826 yılında kurulmuş olan bu öğretim kurumu yeni ordunun piyade ve süvari subaylarını yetiştirmek üzere iki okula dönüşmüş, 8 yıllık birinci öğrenim bölümünü başarıyla tamamlayanların ikinci okula alınmalarına başlanmıştır.
Okulun öğretim kadrosu Avrupa'da yetişmiş Türklerden meydana gelmiştir.
Rüşdiye: 1838 yılında kurulmuş olan bu kurumlar Ortaokul dengi olup yabancı dile önem verilen Yüksek Askeri Okulların öğrenci ihtiyâcını karşılamak amacını gütmektedir. Bunların ilki Mekteb-i Maârif-i Adliye idi. Bu okulun ilgi görmemesi üzerine Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye adlı ikinci bir Rüşdiye kuruldu.
1859 yılında da kızların devam ettiği ilk Rüşdiye kurulmuştur.
İdâdî: Harp Okulu ve Askerî Tıbbiyeye girmek isteyenlerin bilgi bakımından eksikliklerini tamamlamalarını sağlamak amacıyla 1869 yılında kurulmuştur.Rüşdiye dengi olan bu okullara 11-14 yaşlarında öğrenciler alınmakta ve öğrenimi 4 yıl sürmekteydi.
Sultânî: Rüşdiyelerin yüksek okullara öğrenci hazırlama işinde yeterli olamayacaklarının anlaşılması üzerine, orta öğrenimin üst basamağını meydana getiren bu okullar il merkezlerinde kurularak zamanla geliştirildi.
1868 yılında yabancı dille öğretimi sağlamak ve aynı zamanda yabancıların devam edebilecekleri bir okul ihtiyacını karşılamak için Fransa'dan getirilen öğretmenlerin görev aldıkları yeni bir Sultânî İstanbul'da açılmıştı. Galatasaray Sultânîsi adını alan bu okula, paralı olarak 18-20 yaşları arasındaki öğrenciler alınıyor, ders olarak da tabiî ilimler, matematik, târih ve coğrafya okutuluyordu.
Dârülfünun: Müslüman olanlarla olmayanların bir arada öğrenim yapabilecekleri, dîni öğrenim bulunmayan ve günün şartlarına uygun bir eğitim kurumu meydana getirmesi düşüncesiyle kurulan bu okul 1863 yılında açıldı. Başlangıçta belli bir program ve öğretim kadrosu bulunmayan Dârülfünun'da dersler konferanslar biçiminde yürütüldü, kısa bir süre sonra ise binasının yanması yüzünden faaliyetine son verildi.
Dârülfünun'un ikinci açılışında üç değişik ders grubuyla öğrenim yapılmaktaydı. Bunların birincisi Hikmet ve Edebiyat; ikincisi Hukuk; üçüncüsü ise Ulûm-ı Tabiiye idi.Öğrenim süresi 3 yıl olan Dârülfünun, Galatasaray Sultânîsinde yeni bir deneme geçirdikten sonra İkinci Abdülhamîd Han tarafından yeniden açıldı ve öğrenim süresi 3-4 yıl arasında değişen bir sisteme geçildi. Bu dönemde okulda Türkçe, Arapça, Farsçadan başka Fransızca, İngilizce, Almanca ve Rusça da öğretilmekteydi.
Meşrûtiyetin îlânından sonra Tıp ve Hukuk Fakültelerini de bünyesine alan Dârülfünun Fâtih devrinden beri gelen bugünkü İstanbul Üniversitesinin temelini meydana getirmiştir.
Mekteb-i Mülkiye: Tanzimâtın îlânından sonra yeni bir düzene girmiş olan ülkenin idârî kademelerinde görev alacak kimselerin yetiştirilmesi için 1859'da kuruldu.Önceleri öğretim süresi 2 yıl olan okul, öğrencilerini imtihanla almakta, kaymakam ve müdür yetiştirmekteydi.
Bir süre sonra okulun süresi 4 yıla çıkarıldı ve Coğrafya, Hesap, Ekonomi ve Politika derslerine ek olarak Devletler Hukuku, Muhasebe ve Fransızca da öğretilmeye başlandı.
Okul Birinci Meşrûtiyet sırasında yeniden düzenlenmiş, İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra yeni bir biçim almıştı. Siyâsî Târih dersleri verilen okulda İngilizce, Almanca ve Fransızca derslerinden birisi mecbûrî tutulmuştu. Dört yıllık öğretim süresinin son yılı İdârî, Mâlî ve Siyâsî olmak üzere üç şubeye ayrılan Mekteb-i Mülkiye, bugünkü Siyasal Bilgiler Fakültesinin temeli oldu.
Mekteb-i Tıbbiye: Silahlı kuvvetler için gerekli askerî doktorların yetiştirilmesini sağlayan ve öteki askerî okullar gibi, sivil alanlarda benzerleri olan Mekteb-i Tıbbiye, Mülkiyeden çok önce 1826 yılında kuruldu.
Önceleri Tıbhane-i Âmire adı altında faaliyete geçen okul, 1836'da Mekteb-i Tıbbiye adını almışdı. 1838 yılında Galatasaray'a nakledilerek öğretimine devâm etti. Zamanla okulun eğitim sistemine batı ülkelerindekine benzer bir biçim verilmeye çalışıldı.
Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye: 1867 yılında, sivil doktor ihtiyacını karşılamak için Askeri Tıbbiye ile birlikte öğretime başlayan bu okul daha sonra ayrılmış; Eczacılık ve Dişçilik Okulunun eklenmesiyle genişletilmiştir. Öğretim süresi başlangıçta 5 yıl olan okul, bir süre sonra 6 yıla çıkarılmış, buna hazırlayıcı nitelikteki İdâdî'nin eklenmesiyle genişletilmiştir. Okul bugünkü Tıp Fakültesinin temelini meydana getirmiştir.
Mekteb-i Hukuk: Okulun öğretime başlama târihi 1880'dir. Başlangıçta 3 yıl olan Okulun süresi sonradan 4 yıla çıkarılmış; Edebiyat, Târih, Fransızca dersleri kaldırılarak yalnız hukukla ilgili konuların öğretiminin sağlanmasına çalışılmıştır.
Mülkiye Baytar Mektebi: Orduya âit hayvanların tedâvisiyle görevlendirilecek baytarların yetiştirilmesi için 1839 yılında Harbiye Mektebi içinde bir Baytar Sınıfı açılmasına ve bunun sonra Askerî BaytarMektebi adı altında teşkilâtlanmasına karşılık, ülke hayvancılığını ve hayvansal ürünleri koruyacak sivil baytarların yetiştirilmesi için 1889'da bu okul açılmıştır.Önce Mülkiye Tıbbiyesinde öğretime başladı. İki yıl sonra Halkalı Zirâat Enstitüsüne bağlanarak 1948-1949 yıllarında Ankara Üniversitesi bünyesine girmesi üzerine Veteriner Fakültesi olarak faaliyetini sürdürdü.
Buraya kadar sözü edilen resmî okullardan başka okullar da kurulmuş, bu arada bazı Özel Okullar öğretim görevleri üstlenmişlerdir. Darüşşafaka ve Robert Kolej bunlar arasında yer alan iki önemli kuruluş olarak dikkati çekmektedir.
Darüşşafaka: Fakir, öksüz ve yetimler için 1872 yılında kuruldu. Okul ilk yatılı ve parasız lisedir. Darüşşafaka Cemiyeti tarafından yönetilen okulda 1953'ten sonra İngilizce dil derslerine ağırlık verildiği gibi bir süre sonra da kız öğrenci alınmaya başlandı.
İdâre: Fâtih Sultan MehmedKânunnamesi'nin ?Şeyhülislâm ulemânın reisidir.? diyen özel hükmüne dayanılarak, eğitim işlerinde en yetkili makam olan şeyhülislâmlığı eğitim idâresinin başı saymak gerekmektedir. Vakfa bağlı külliyelerle medreselerin ve buralardaki müderrislerin işleriyle de uğraşanşeyhülislâm, tabiî olarak bu eğitim topluluklarının da başı durumundaydı. Ancak ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş medrese ve müderrisliklerle ilgili işleri bölgenin müftüleri yürütürlerdi.İkinci Mahmud'un çeşitli idâreye tâbi vakıfları bir makama bağlamak amacıyla 1826 yılında Evkâf-ı Hümâyun Nezâretini kurmasından sonra vakıf mektepleri bu nezârete bağlandı ve böylece devlet teşkilâtı içine alındı.
Bu arada İkinci Mahmud'un ilk öğretimi yalnız İstanbul için mecbûrî tutan fermânı çıkmışsa da uygulanamadı. 1856 Islahat Fermânı'nda eğitime verilen önem anlatılmış, bununla ilgili olarak 1857 yılında Maarif-i Umumiye Nezâreti kurulmuştur.
Cumhuriyet Dönemi: 1920'de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin on bir bakanlığından biri de Maarif Vekâletiydi. Eğitim işleri bu vekâlet tarafından yürütülecekti. 1924 yılında Tevhîd-i Tedrisât Kânunu'nun çıkarılması ile medrese ve bâzı okullar ile Sıhhiye ve Millî Müdâfaa Vekâletine bağlı okullar Maârif Vekâletine bağlandı.
EĞİTİM SİSTEMİ
Türk Millî Eğitiminin genel gayesi, milleti meydana getiren bütün fertleri millî şuur etrafında bölünmez bir bütün hâline getirmek, ilmî düşünmeye, geniş bir dünyâ görüşüne sâhip örf ve âdetlerine bağlı, kendine ve topluma faydalı, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesine yükseltebilecek insanların yetiştirilmesidir.
Millî eğitimde öğretim iki bölümde incelenir. Biri Örgün, diğeri ise Yaygın eğitimdir.
A. Örgün Eğitim
Anaokullar (okulöncesi eğitim), ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretim kurumlarını içine alır.
Anaokulları (Okulöncesi Eğitim)
İlköğretime hazırlık mâhiyetinde 3-6 yaşlarındaki çocukların okulöncesi eğitimlerini yapan yerlerdir. (Bkz. Anaokulu)
İlköğretim
Millî eğitimin genel gâyelerine ve temel ilkelerine uygun olarak her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri kazandırarak, onu millî örf, âdet ve ahlâk anlayışına uygun olarak yetiştirmek, kâbiliyeti doğrultusunda hayâta ve üst öğretime hazırlamaktır.
6-14 yaşlarındaki çocukların eğitim ve öğretimini içine alan ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için mecbûrî ve devlet okullarında parasızdır.
İlköğretim kurumları, beş yıllık ilkokullar, üç yıllık ortaokullar, ilkokul ve ortaokulun birlikte bulunduğu ilköğretim okulları, yetiştirici ve tamamlayıcı sınıflar ile özel eğitime muhtaç çocuklar için kurulan okullar ve sınıfları içine almaktadır.
İlkokullar: Mecbûrî öğretim çağındaki kız ve erkek çocuklarının eğitim ve öğretimlerini sağlamak üzere devlet tarafından açılan ve özel kânunla açılmasına izin verilen beş yıl süreli okullardır. (Bkz. İlkokul)
İlköğretim okulları: 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kânunu ile 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kânunu'nda gerekli değişiklikler yapılarak 1971-1972 öğretim yılında ?İlköğretim Okulları? uygulamasına 18 okulda deneme olarak başlandı. 1992-1993 eğitim-öğretim yılında yeni açılanlarla birlikte yatılı ?ilköğretim okulları (bölge)? 118'e, normal ?ilköğretim okulları? sayısı ülke genelinde 3092'ye çıkarıldı. 2000 yılına kadar mecbûrî eğitimin sekiz yıl, 2000 yılından sonra mecbûrî eğitimin 11 yıl olarak uygulanması için kânûnî hazırlık çalışmaları devâm etmektedir (1993).
Ortaokullar: İlköğretimin ikinci basamağını içine alan ortaokullar, ülkemizde ikinci derece yaygın olan eğitim müesseseleridir. Şu anda ortaokullar bağımsız veya ilköğretim okulları ile liselerin bünyesinde, ilkokul mezunlarına üç yıl eğitim ve öğretim veren okullardır. 2000 yılına kadar bütün ortaokullar ?ilköğretim okulları? bünyesine girecektir.
Ortaöğretim
İlköğretime dayalı en az üç veya dört yıllık eğitim veren genel liseler ile meslekî ve teknik liseleri bünyesine almaktadır.
Genel liseler: Ortaokul üzerine en az üç yıl eğitim veren ve 15-17 yaş grubunun eğitimini kapsayan okullardır. Bu liselerin gâyeleri, öğrencileri ortaöğretim seviyesinde asgarî genel kültüre sâhip kişi ve toplum meselelerini tanıyan, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunan, yüksek öğretime ve iş hayâtına hazırlamaktır. Genel liseler ile meslekî ve teknik liselerde, modern fen programı uygulayan liselerde onuncu sınıftan sonra fen ve edebiyat ayırımı; on birinci sınıfta matematik, tabiî bilimler ve edebiyat ayırımı yapılmaktaydı. Genel liselerle meslekî ve teknik liselerdeki mevcut eğitim programları 1991-1992 Öğretim Yılında liseler ile meslek liselerini tek yapı içinde çok program uygulayan bir eğitim modeline yönlendirmeyi amaçlayan Kredi ve Ders Geçme Yönetmeliği ortaöğretimde uygulamaya kondu. Bu yönetmeliğe göre öğrenci ortak-zorunlu dersler yanında seçmeli dersler listesinden de dersler seçebilecek, başarısız olduğunda sınıfta kalmak yerine dersten kalınacak, ertesi yarı yılda isterse aynı dersi yenileyecek. Bu sisteme göre öğrenci liseyi en çok 10 yarıyılda bitirecek, bitiremezse başarısız olduğu derslere dışardan devam edecek. Öğrencinin okuyacağı derslerin seçilmesinde öğretmenin rehberliği ve velinin görüşü esas alınacaktır. Bu sistem öğrencilerin sınıfta kalmasını önleme, öğrenciye başaracağı dersi seçme imkanı vermesi bakımından bir değer ifâde eder.
Genel liseler bünyesinde (1992-1993 eğitim ve öğretim yılına göre) bulunan başlıca liselerin isimleri; Liseler, Anadolu Liseleri (Bkz. Kolej), Fen Liseleri, Öğretmen Liseleri, Anadolu Öğretmen Liseleri, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Süper Liseler, Akşam Liseleri, Özel Liseler olarak yer almaktadır.
Meslekî ve teknik liseler: İlköğretim okulları ile ortaokullardan sonra üç veya dört yıl eğitim verirler. Bu liseler; iş ve meslek alanlarına kaliteli eleman yetiştiren hem de öğrencileri yüksek öğretime hazırlayan ortaöğretim kurumlarıdır.
Meslekî ve teknik liseler; Erkek Teknik Öğretim Okulları, Kız Teknik Öğretim Okulları, Ticâret ve Turizm Öğretim Okulları, İmam-Hatip Liseleri (Din Öğretimi Okulları) olmak üzere dört ana grupta toplanmaktadır.
Erkek teknik öğretim okulları: Yurdumuzun sanâyi ve endüstrisinin duyduğu orta kademe teknik insan gücü yetiştirmek üzere erkek teknik öğretim okulları kuruldu. Anadolu Teknik Liseleri, Teknik Liseler, Anadolu Meslek Liseleri, Endüstri Meslek Liseleri, Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde yer almaktadırlar (1993).
Kız teknik öğretim okulları: Ülkemizin ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelere uygun olarak yurt endüstrisine ve âile ekonomisine katkıda bulunacak şekilde çeşitli illerin ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak orta düzeyde meslek elemanı yetiştirme okullarıdır. Anadolu Kız Teknik Liseleri, Kız Teknik Liseleri, Anadolu Kız Meslek Liseleri, Kız MeslekLiseleri, Kız Sanat Okulları, Pratik Kız Sanat Okulları, kız teknik öğretim okulları bünyesinde eğitim ve öğretim yapmaktadırlar (1993).
Ticâret ve turizm öğretim okulları: Yurdumuzun ticâret, mâliye, pazarlama, muhâsebe, bankacılık, kooperatifçilik, sekreterlik, turizm, bilgi işlem gibi dallar ve alanlarda kamu ve özel sektör kuruluşlarında görev yapacak elemanları yetiştirmek için kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Bu okullar içerisine: Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liseleri, Anadolu Dış Ticâret Liseleri, Anadolu Ticâret Liseleri, Anadolu Sekreterlik Meslek Liseleri, Anadolu Ahçılık Meslek Liseleri, Ticâret Liseleri, Akşam Ticâret Liseleri, Otelcilik ve Turizm Meslek Liseleri, Çok Programlı Ticâret Liseleri girmektedir (1993).
İmam-hatip okulları (Din öğretimi okulları): 3 Mart 1924 târih ve 3430 sayılı ?Tevhid-i TedrisatKânunu?nun 4. maddesi ile 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kânunu'nun 32. maddesi hükümlerine uygun olarak kurulan İmam-Hatip Liseleri imamlık, hatiplik ve Kur'ân-ı kerîm kursu öğretmenliği gibi dînî hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanlar yetiştirmek üzere, ortaöğretim sistemi içinde hem mesleğe hem de yüksek öğretime hazırlayan programların uygulandığı, ortaokuldan sonra 4 yıl daha eğitim ve öğretim süreli okullardır.
Yukarıda zikredilen kânun hükmüne göre aynı yıl, yâni 1924'te bir ilâhiyat fakültesi ile ilkokula dayalı ve dört yıl süreli olmak üzere 29 yerde imam-hatip okulları açılmıştır. 1925 ve 1926 yıllarında yapılan ilâvelerle bu sayı 34'e çıktı. Ancak ilgisizlik gerekçesiyle bu sayının yıldan yıla düştüğü ve 1930'da 1'e indiği görülmektedir.Neticede sâdece İstanbul Çemberlitaş İmam-Hatip Mektebi kalmıştır. Bu, bir okulun da İlâhiyat Fakültesiyle birlikte aynı gerekçeyle eğitim öğretimine 1932 yılında son verildi.
1932-1948 yılları arasında din eğitimi ve öğretimi alanında ciddî bir faaliyet görülmemektedir. ancak 1946'da çok partili siyâsî hayâta geçildikten sonra halkın bu konudaki talep ve tepkileri arttı. Bunun üzerine 1948'de 7 yerde 10 ay süreli imam-hatiplik kursları açıldı. 1949'da Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi kuruldu. Aynı yıl ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına ihtiyârî din dersleri konuldu.
Bu tedbirlerin ihtiyacı karşılamada yetersiz kaldığı dikkate alınarak 1951-1952 öğretim yılında 7 yerde 7 yıllık imam-hatip okulları açıldı. Bu okulların sayısı 1960'ta 19'a, 1970'te 72'ye, 1980'de 374'e çıktı. Hâlen 1992-1993 öğretim yılında 389 imam-hatip lisesi eğitim vermektedir. Bu imam-hatip liselerinin 10 tânesinde yabancı dille eğitim yapan Anadolu İmam-Hatip Lisesi uygulamasına geçilmiştir (1993).
Hâlen mevcut 389 imam-hatip lisesinde 350.000 öğrenci okumaktadır. Din Kültürü ve Ahlâkbilgisi öğretmeni sayısı da 10.000 civârındadır.
İmam-hatip liseleri bugüne kadar 202.000 mezun vermiştir. İlâhiyat Fakültelerinin mezun sayısı ise 25.000 civârındadır. Hâlen eğitim-öğretim faaliyetini sürdüren 9 ilâhiyat fakültesinde de 7000 öğrenci okumaktadır. Ayrıca Kur'ân kurslarının sayısı 6000'e, okuyan öğrencilerin sayısı da 200.000'e yaklaşmış bulunmaktadır. Bu kurslarda resmî ve fahrî olarak görev yapan Kur'ân-ı kerîm öğretmenlerinin sayısı ise 10.000 civârındadır (1993).
İmam-hatip liseleri ihtiyaçtan doğmuş müesseselerdir. % 60 genel kültüre, % 40 mesleğe yönelik programlar uygulanır. Prof. Dr. Mahmut Adem tarafından meslek liseleri mezunlarının istihdamı ile ilgili yapılan bir araştırmaya göre; Endüstri Meslek Lisesi mezunlarının % 28'i, Teknik Lise mezunlarının % 25'i, Ticâret Lisesi mezunlarının % 23'ü ve Kız Meslek Lisesi mezunlarının % 13'ü kendi meslekî alanlarına yönelirken, İmam-Hatip Lisesi mezunları için ise bu oran % 50 civârındadır.
Meslek liseleri arasındaki verimlilik oranları da farklıdır. Verimlilik oranı, mesleğe yönelme ile yükseköğretime gitme oranının toplanmasıyla bulunuyor. Verimlilik oranları da şöyledir:
Endüstri MeslekLiselerinde % 57, Teknik Liselerde % 60, Ticâret Liselerinde % 43, Kız Meslek Liselerinde % 23, İmam-Hatip Liselerinde ise bu oran % 97'dir.
Sağlık meslek liseleri: Sağlık kuruluşlarında hemşirelik ile diğer sağlık hizmetleri verecek elemanlar yetiştirmek ve yüksek öğrenime öğrenci hazırlamak için açılmış olan okullardır. Bu okulların idârî ve eğitim yönünden Millî Eğitim Bakanlığına ve Sağlık Bakanlığına bağlı olanları vardır.
1992-1993 Öğretim ve Eğitim yılında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı iki Anadolu Sağlık Meslek Lisesi, Sağlık Bakanlığına bağlı bir Anadolu Sağlık Meslek Lisesi ve 281 Sağlık Meslek Lisesi eğitim vermektedir.
1991-1992 ve 1992-1993 Öğretim Yıllarına
Göre Ortaöğretimde Ülke Genelindeki
İstatistikî Durum
Özel eğitim okulları: Özel eğitime muhtaç çocukların eğitimleri için özel olarak yetiştirilmiş personel ve geliştirilmiş programları ile bu çocukların özür ve özelliklerine uygun şartlarda sürdürülen eğitimdir.
Özel eğitim; beden, zihin, ruh, duygu ve sosyal özellikleri sebebiyle olağan dışı ayrılıklar gösteren, bu sebeple de normal eğitim hizmetlerinden faydalanamayan 0-18 yaş grubundaki çocukların eğitimini içine almaktadır.
Özel eğitim okulları şu isimler altında hizmet vermektedirler: Görme Engelliler Okulu, İşitme Engelliler Okulu, Ortopedik Özürlüler Okulu, Öğretilebilir Çocuklar Okulu, Eğitilebilir Çocuklar Okulu ve Özel Eğitim Sınıflarından meydana gelmektedir.
1992-1993 öğretim yılında 3 işitme engelliler, 2 ağır işitenler ile 2 zihinsel eğitilebilir iş merkezi, 4 eğitilebilir ve 1 öğretilebilir iş okulu ile 3 rehberlik ve araştırma merkezi hizmete sunulmuştur.
Özel öğretim okulları: Bu okullar 625 sayılı kânun doğrultusunda açılmış olan her kademe ve türdeki okullar ile dershâne ve kursları içine almaktadır. Özel eğitim kurumlarının tamamı, Millî Eğitim Bakanlığının gözetim ve denetiminin altında eğitim hizmetlerini sürdürmektedirler.
1992-1993 öğretim yılında 857 özel okulda 160.750 öğrenci ve 10.310 öğretmenle eğitim ve öğretim hizmeti verilmektedir.
Özel sektörün meslek ve teknik lise açmaları teşvik edilerek 1992-1993 öğretim yılında bilgisayar meslek lisesi, elektrik elektronik ve bilgisayar bölümleri bulunan endüstri meslek liseleri açılmıştır.
Ülkemizde özel okul öğrencilerinin toplam öğrencilere oranı % 1.45 kadardır. Bu oran gelişmiş batı ülkelerinde % 60-70'lere kadar varmaktadır.
Yükseköğretim
Ortaöğretimden (lise, teknik, meslek, fen, Anadolu liselerinden...) sonra en az iki yıllık yüksek öğretim veren eğitim kurumlarının tamanını içine almaktadır. (Açıköğretim adı altında eğitim veren yüksek eğitim kurumları da bu bölüme dâhildir.) Yüksek öğretim, Anayasada, çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin öğretime dayalı, ilmî araştırma, yayın, danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerinden meydana gelen kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sâhip üniversitelerin devlet tarafından kânunla kurulacağı belirtilmiştir.
İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere ikisi vakıf ve ikisi Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile birlikte ülkemizde 54 üniversite ve yüksek okul vardır. Yeni kurulan üniversitelerle birlikte yurdumuzda 396 fakülte, 235 yüksekokul ve 211 enstitü faal durumdadır. 1991-1992 öğretim yılında yüksek öğretim kurumlarında açık öğretim dâhil 759.049 talebe eğitim ve öğretim görmüştür.
B. Yaygın Eğitim (Halk Eğitim)
Örgün eğitime hiç girmemiş veya çıkmış vatandaşlara, örgün eğitimin yanında veya dışında verilen eğitim faaliyetleridir. Genel Yaygın Eğitim ve Mesleki Teknik Yaygın Eğitim olmak üzere iki ana bölümde ele alınmaktadır.
Okuma-yazma kursları ile sosyal ve kültürel kurs ve uygulamalar genel yaygın eğitim faaliyetlerindendir.Okuma-yazma kurslarının faaliyeti ile okuma yazma oranı 1980 senesinde % 76,7 iken 1989 da % 89,4'e yükselmiştir. Millî Kültür değerlerimizi tanıtmak, yaşatmak, yaygınlaştırmak ve vatandaşların ihtiyaç duyulan genel eğitim konularında bilgi sahibi olmalarını sağlamak maksadıyle halk eğitim merkezlerinde çok değişik alanlarda sosyal-kültürel kurslar açılmaktadır. 1988-89 öğretim yılında bu kurslara 405.014 kursiyer devam etmiştir. Bilim ve teknolojide meydana gelen çok hızlı değişmelere paralel olarak, ülkemizde ekonomik, sosyal ve kültürel alanların yanında, sanâyileşmede de önemli gelişmeler olmaktadır. Bu durum, ülkemizin hizmet ve üretim alanlarında, ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelerle uyumlu, meslekî ve teknik bilgi ve becerilerle donatılmış insan gücüne olan ihtiyacını arttırmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak gâyesiyle çağdaş bilim ve teknolojik metodları bilen, yorumlayan, kullanan, geliştiren ve alanındaki yeniliklere kısa sürede uyum sağlayan insan gücünün yetiştirildiği meslekî ve teknik öğretim okul ve kurumları geliştirilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır.
Plânlı dönemde, meslekî ve teknik liselerin yüksek öğretim önündeki yığılımı önlemek, ihtiyaç duyulan insan gücünü yetiştirmek, çalışma hayatına kısa yoldan atılmayı sağlamak için genel liselere tercih edilen bir öğretim türü olarak çıraklık meslekleri açıldı. Bu konuda 3308 sayılı Çıraklık ve MeslekEğitimi Kânunu etkili olmuştur.Sanâyi ihtiyaç duyduğu teknik insan gücünün, yeterli sayı ve nitelikte, işletmelerle işbirliği yapılarak yetiştirilmesi, meslekî ve teknik eğitimin bir sistem bütünlüğü içinde desteklenip geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla çıkarılan reform niteliğindeki 3308 sayılı Kânun gereğince; Erkek TeknikÖğretim, Kız TeknikÖğretim, Ticâret ve TurizmÖğretimi okullarında, 1986-1987 öğretim yılından îtibâren ?Okul ve İşletmelerde MeslekEğitimi? uygulaması başlatılmıştır.
Okuma-yazma bilmeyen, öğretim çağı geçmiş yetişkinleri okur-yazar hale getirmek için halk dersaneleri, okuma-yazma kursları açılmaktadır.Son senelerde buralarda büyük gelişmeler görülmüştür.
Özet olarak yaygın öğretim kurumları şunlardır:Pratik Kız Sanat Okulları, Açık Öğretim Liseleri, Olgunlaşma Enstitüleri, Endüstri Pratik Sanat Okulları, YetişkinlerTeknik Eğitim Merkezleri, Halk Eğitim Merkezleri, Çıraklık Eğitim Merkezleri, Özel Kurslar ve Meslekî Eğitim Merkezleri... gibi isimler altında eğitim vermektedir (1993).