Rehber | Kategoriler | Konular
EHL-i SUFFA
Hicret'ten sonra Medîne'de Peygamber efendimizin yaptırdığı mescidin suffa denilen bölümünde barınan fakir ve kimsesiz sahâbîler. Bunlar Medîne'ye başka yerlerden hicret edip gelenlerdi. Sayıları on ile dört yüz arasında değişen bu sahâbîler, Peygamber efendimizin yanından hiç ayrılmazlar ve sohbetlerinden aslâ geri kalmazlardı. Gece-gündüz Kur'ân-ı kerîm okurlar, ilim öğrenirler, hadîs-i şerîf ezberlerlerdi.Günlerini hep ibâdetle geçirirlerdi. Namazlarını devamlı Peygamber efendimizle kılarlardı.
Ehl-i Suffanın azaldığı ve çoğaldığı olurdu. İçlerinden evlenen, vefât eden, sefere çıkan olduğu zaman sayıları azalırdı. Bunların kaldıkları, üzeri hurma dalları ile örtülü ?suffa? denilen yerde, Medîne'de evi barkı olmayan fakir talebelerle, İslâmiyeti öğrenmek için başka memleketlerden gelen Müslümanlar da kalırdı. Ehl-i Suffaya Ensâr'dan Ubâde bin Sâbit yazı yazmayı ve Kur'ân-ı kerîm okumayı öğretirdi.Peygamber efendimiz, güzel yazı yazan muhâcirlerdenAbdullah binSa'id'i de Ehl-i Suffaya muallim tâyin etti.Abdullah bin Mes'ûd, Muâz binCebel, Ubey binKa'b da Kur'ân-ı kerîm öğretmekle vazîfelendirildiler.
Peygamber efendimiz; ?Benim bu mescidime gelen, ancak hayrı öğrenmek veya öğretmek için gelir.O, Allah yolunda cihâd eden kimse gibidir.? buyurunca, Mescid-i Nebevî ve Suffa kısmı bir ilim yuvası hâline geldi.
Ehl-i Suffaya ?kurrâ? da denilirdi. Burada yetişenler, yeni Müslüman olan kabîlelere muallim olarak gönderilirdi. Ehl-i Suffa gönderildikleri yerlerde Kur'ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri, yâni İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretirlerdi.Üstün meziyetlere sâhib olan bu mübârek sahâbîler, büyük bir irfân ordusuydu. Peygamber efendimiz onları çok sever, oturup sohbet eder ve birlikte yemek yerdi.Onlarla dizdize oturur, onlar dağılmayınca, kalkıp gitmezdi. Geceleri onların bir kısmını çağırıp kendisi doyurur, bir kısmını da, hâli vakti yerinde olan Eshâbın evlerine gönderirdi.
?Bir kişinin yiyeceği, iki kişiye, iki kişinin yiyeceği, dört kişiye, dört kişinin yiyeceği, sekiz kişiye yeter.? buyururlardı. Yine bir hadîs-i şerîfte; ?İki kişilik yiyeceği olan, Ehl-i Suffadan üçüncüyü, dört kişilik yiyeceği olan, onlardan beşinciyi yâhut altıncıyı götürsün.? buyurmuştur.
Mescidde Resûlullah efendimizin hiçbir sohbetini kaçırmadan ilim öğrenen bu seçkin sahâbîleri, Medîneli sahâbîler benzeri görülmemiş şekilde muhabbetle severler ve ikrâmda bulunurlardı.
İslâmiyetin ve ilmin yayılmasında büyük hizmetler yapmış olan Ehl-i Suffadan bâzıları şu sahâbîlerdir:Evs binEvs es-Sakafî, Berâ bin Mâlik, Sâbit bin Dahhâk, Sâbit bin Vedia, Sekîf bin Amr, Hârise bin Nu'mân, Hanzala bin Ebî Âmir,Haccac bin Amr, El-Hakîm bin Umeyr, Harmele bin Iyâs, Huneys bin Huzâfe, Hâlid bin Yezîd, Harîm bin Evs, Dekîn bin Sa'îd, Rüfâa, Ebû Lübâbe,Ebû Rezîn, Zeyd bin el-Hattâb, Sa'd bin Mâlik,Sâlim bin Umeyr, Sâib bin Hallad, Saddad bin Üseyd, Safvan bin Beyda, Talha bin Amr, Ebû Hureyre (radıyallahü anhüm).
Eshâb-ı Suffadan Ebû Hureyre radıyallahü anh şöyle anlatmıştır: ?Bâzan açlıktan öyle kıvranırdım ki, mîdem üzerine taş ile bastırırdım.Yine böyle bir gün Peygamber efendimiz hâlimi görüp; ?Benimle gel.? buyurarak beni evlerine götürdü. Evde bir bardak süt vardı. ?Haydi Ehl-i Suffa'ya git onları bana çağır.? buyurdu. Çağırmaya giderken; ?Bir bardak süt hepsine nasıl yeter? Bana da bir yudum düşer mi ki?? diye düşünüyordum. Onları çağırıp gelince; ?Yâ Ebâ Hüreyre!Bu sütü al, onlara ver.? buyurdu. Bardaktaki sütü sırayla hepsine verdim.Herbiri doyuncaya kadar içiyor, fakat süt hiç eksilmiyordu. Hepsi içip doydu. Sonra Resûlullah efendimiz bardağı alıp bana gülümsedi; ?Süt içmeyen bir ben kaldım, bir de sen. Haydi sen de otur iç!? buyurdu. Ben de içtim. Birkaç defâ iç buyurdu. Tekrar tekrar içtim.Süt hiç eksilmedi.Artık içemeyecek derecede doydum deyince, Resûlullah efendimiz; ?Öyleyse bardağı bana ver.? buyurdu. Verdim. Allahü teâlâya hamd ve senâ ettikten sonra Besmele çekerek sütü içtiler.