Rehber | Kategoriler | Konular

YILDIZ SARAYI

meşhur Osmanlı saraylarından. İstanbul'da, Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki tepededir. Burada Yıldız Sarayından başka pekçok köşk ve kasır vardır. Bütün bu yapılar Beşiktaş'a oradan da Ortaköy'e kadar uzanan beş yüz bin metre karelik bir sahayı kaplar. Kânûnî Sultan Süleyman Han zamânında bir av yeri olan bu saha üzerinde ilk inşâ edilen saray, Sultan Üçüncü Selim Han zamânında annesi Mihrimâh Vâlide Sultan için yapıldı. Babası için de şimdi sarayın has bahçesinde bulunan bir çeşme inşâ edilmişti.

Sultan İkinci Mahmûd Han bilhassa yaz aylarında Yıldız tepelerine giderek Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusunun orada yaptığı tâlimleri tâkip ederdi. 1834-1835 senelerinde bu tepede bir köşk inşâ ettirdi. Sultan Abdülmecîd Han ise, 1842'de annesi Bezmiâlem Vâlide Sultan için Kasr-ı Dilküşâ adıyla yeni bir köşk yaptırdı.

Sultan Abdülazîz Han ise çevreyi değişik bir yönden ele alarak, arâzinin tabiî hâliyle muhâfaza edilmesi için çalışmalar yaptırdı. Sarayın bahçıvanları, Ortaköy'den Beşiktaş'a kadar olan arâzinin tabiî durumunu koruyarak muhâfazasını sağlamaya çalıştılar. Sultan Abdülazîz Han, Yıldız Sarayını devamlı merkez olarak kullanan ilk pâdişâhtır. Bu pâdişâh devrinde Büyük Mâbeyn, Malta, Çadır köşkleriyle Çit Kasrı ve Yıldız'ı Çırağan Sarayına bağlayan köprü inşâ ettirildi.

Yıldız Sarayı ve çevresine en çok ehemmiyeti Sultan İkinci Abdülhamîd Han (1876-1909) gösterdi. En son hâlini adı geçen pâdişâh devrinde alan Yıldız, büyük bir site hâline getirildi. Etrâfı duvarla çevrilen arâzi içine mesken olarak kullanılan binâlardan başka asıl saray kısmında; müze, kütüphâne, silâhhâne, Kaskat Köşkü, eczâne, hayvanat bahçesi, mescit, hamam, tâmirhâne, marangozhâne, bıçkıhâne, kilithâne, demirhâne, ayar atölyesi ve çini atölyesi inşâ edildi ve hizmete girdi. Sarayın en hareketli günlerinde on iki bin kişinin barındığı bildirilmektedir. Çünkü bu devrede Bâb-ı âli Yıldız'a taşınmış, hükûmet kelimesiyle Yıldız aynı mefhumu ifâde etmiştir.

Yıldız Sarayı sitesi başlıca üç bölüm hâlinde görülür. 1) Asıl Saray, 2) İç Bahçe, 3)Dış Bahçe. Zamânımızdaki kısmı dış bahçe veya şimdi Yıldız Parkı denilen kısımdır. Burada da sâdece üç köşk kalmıştır.

Asıl Saray kısmı kısa bir süre önce buradan taşınan Harp Akademilerinin bulunduğu kısımdır. Burada iç içe kapılardan saray kompleksinin binâlarına geçilir. Bu kısımdaki en büyük binâ Büyük Mâbeyndir. Sultan Abdülazîz Hanın emriyle dinlenme köşkü olarak inşâ edilmiştir. Büyük târihî olaylara sahne olan Büyük Mâbeynde elçilerin yanısıra, Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidük Rudolf, Almanya İmparatoru Wilhelm misâfir edilmiştir.

Yıldız'da ikinci büyük binâ Çit Kasrıdır. Harp Akademilerince kütüphâne olarak kullanıldı. Sultan Abdülazîz Han zamânında yaptırılan bu binâ, Büyük Mâbeynden ayrı olarak elçilerin kabul edildiği yerdir. Küçük Mâbeyn ise, Sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından dinlenme ve çalışma dâiresi olarak inşâ ettirildi. İki katlı ve kâgir olan binâ, Sultan Vahideddîn Hana kadar aynı maksatla kullanıldı. Devlet adamlarını kabul için kullanılan binânın en mühim husûsiyeti, Sultan Abdülhamîd'in hal' edildiğine dâir kararın burada tebliğ edilmesidir.

İç Bahçe ise, tabiî güzelliklerin hâkim olduğu bir korudur. Her çeşit ağacın ve renk renk çiçeklerin bulunduğu bahçedeki havuz, buraya ayrı bir güzellik vermektedir. İç Bahçede bulunan Cihannümâ Köşkü, üç katlı olup, bütün Marmara'ya ve Boğaziçi'ne hâkim bir görüş açısına sâhiptir.

Dış Bahçe, bugün Yıldız Parkı olarak isimlendirilen arâzidir. Eski ihtişâmını kaybetmekle berâber günümüzde dinlenmek için gidilen mesire yerlerinin başında gelir. Osmanlı Devleti zamânında sarayda yaşayan hanımların dinlenmek, gezmek için kullandıkları bu koruda birçok köşk bulunmaktaydı. En önemlileri şunlardır:Bahçıvanbaşı Köşkü, Tâlimhâne Köşkü, Acem Köşkü ki bunlar yıkılmıştır. Bugün ayakta olanlar ise Çadır, Malta ve Şale köşkleridir.

Yıldız Parkında köşklerden başka, çini atölyesi, marangozhâne, tâmirhâne, bıçkıhâne, dökümhâne ve ayar atölyeleri gibi binâlar da mevcuttur. Bunlardan sâdece çini atölyesi ayakta kalabilmiştir. 1896'da kurulan Yıldız Çini Atölyesi, memleketimizde kurulan ilk fabrikasyon porselen îmâlâthânesidir. Îmâl ettiği kıymetli porselenlerle dünyâca meşhur bu fabrika, Birinci Dünyâ Savaşı sırasında kapatılmış ve 1962 senesinde Sümerbank tarafından yeniden işletmeye açılmıştır.

Abdülhamîd Hanı tahttan indirmek için Bulgar çeteleriyle birlikte İstanbul'a gelen Hareket Ordusu tarafından Yıldız Sarayı ve çevresi 1909 yılında yağma edildi. Bu esnâda pekçok târihî eser çalındı. Saltanat arabası dâhil, kıymetli pekçok eşyâ parçalanıp taksim edildi. (Bkz. Otuzbir Mart Vak'ası)

Yağma ve tahripten arta kalan taşınabilir eserler, Cumhûriyetten sonra diğer saraylara dağılmıştır. Çit Kasrındaki kütüphânede bulunan eserler de, İkinci Abdülhamîd Hanın kitapçıbaşılarından Sabri Kalkandelen'in hayâtını ortaya koymasıyla yağmacıların elinden kurtarılmış ve İstanbul Üniversitesi Kütüphânesine nakledilmiştir.


Konular