Rehber | Kategoriler | Konular

VASSaF

meşhur İranlı edîb ve târihçi. İsmi, Abdullah bin Fadlullah eş-Şîrâzî'dir. Vassâf-ül-Hadra lakabıyla meşhur oldu. 1264 (H. 663) senesinde Salgurlu Atabeglerinin merkezi Şiraz'da doğdu, 1334 (H.735) senesinde orada vefât etti.

Vassâf, tahsilini Salgurlu Atabeglerin himâyesinde Şirâz'da tamamladı. Moğol emîri Takaçar'ın nâibi Sadrüddîn Ahmed'e bağlanarak Moğoların hizmetinde bulundu. Dîvân'da tahsildârlık vazifesi gördü. Sa'düddîn Savecî'nin teşvik ve himâyesini gördü. Meşhur vezir ve târihçi Reşîdüddîn Fadlullah, onun edebiyat ve târih sahasındaki kâbiliyetini takdir ederek himâyesine aldı. Vassaf, böylece büyük bir edîb ve târihçi olarak yetişti.

Vassâf, Tecziyet-ül Emsâr Tezciyet-ül A'sâr adlı beş ciltlik eserini 1297 (H. 697) senesinde otuz dört yaşında yazmaya başladı. Eserinin ilk üç cildini 1303 (H. 702) senesinde Fırat kenarındaki menzillerden biri olan Âne'de, Şam'a gitmekte olan İlhanlı hükümdârı Gazân Hana takdim etti. Eserinin ikinci kısmını ise, 1312 (H. 712) senesinde Sultaniye'de İlhanlı hükümdârı Olcaytu'ya takdim etti ve sultânı öven bir kasîde okudu. Olcaytu'nun iltifâtına kavuştu. Sultan tarafından kendisine Vassâf-ül-Hadra (Saray meddâhı) lakabı verildi.

Vassâf'ın sonraları bâzı ilâvelerle genişlettiği eseri Târih-i Vassâf adıyla meşhur oldu.

Târih-i Vassâf; Moğol Hanı Mengü'nün ölümüyle başlamakta, Kubilay, Temür Olcaytu'nun cülûsları ve İlhanlı târihi anlatılmaktadır. İran ve komşuları, Kirman, Şabankâre ve Fars denizindeki adalarda bulunan devletler, Mısır, Şam ve Hindistan'daki hâdiselerden bahsedilmektedir. Eserin ikinci cildinde; İran'daki Salgurlu Atabekleri ve bunların Moğollarla münâsebetleri, üçüncü ciltte, Kirman, Dehli sultânları, dördüncü ciltte Moğolların ortaya çıkışları, Türkistan ve Mâverâünnehr'de oynadıkları rol ele alınmakta, son ciltte ise İlhanlı hükümdârı Ebû Saîd devri ortasına kadar olan vak'alar anlatılmaktadır.

Vassâf Târihi, târihçilerin çok mürâcaat ettikleri kaynakların başında yer aldı. Vassaf'ın, hâdiseleri bizzat yaşaması, devlet erkânının ağzından işitmesi, sarayda vazifeli bir memur olarak devlet arşivine girebilmesi, eserinin sıhhatli ve îtimâd edilir olmasına sebep olmuştur.

Vassâf, siyâsî kanâatlerinde hâmisi Reşîdüddîn Fadlullah gibi Moğolları medhetmiş olmasına rağmen, yer yer onların merhametsiz, adâletsiz davranışlarına da temâs etmiştir.

Hoca Sâdeddîn Efendi, Selimnâme'sinde Osmanlı pâdişâhlarından Yavuz Sultan Selim Hanın târih ilmine büyük önem vermesi sebebiyle Târih-i Vassâf'ı okuduğunu bildirmekte, Mısır Seferinde kaybolan bir sandık arasında Târih-i Vassâf'ın da bulunmasına üzüldüğünü, Mısır'ın fethinden sonra ise eserin yeni bir nüshasının yazılması için ferman verdiğini zikr etmektedir.

Fârisî olan eserin iyi anlaşılması için birçok şerh (açıklama) Zeyl (ek) ve lügatler yazıldı. Bunlardan bâzıları şunlardır:

1) Bağdatlı Nazmîzâde Murtazâ Efendi şerhleri, Lügat-ı Müşkilât-ı Vassâf, Şerh-i Târih-i Vassâf, Tercüme-i Târih-i Vassâf, Zeyl-i Nazmîzâde, 2) Ebû Bekr bin Rüstem Şerh-i Târih-i Vassâf, 3) Molla Nâili Ahmed Efendinin Şerh-i Lügât-ı Târih-i Vassâf, 4) İbrâhim Hanîf'in Muhtasar-ı Şerh-i Lügat-i Vassâf, 5) Ahmed Vâsıf Efendinin Müşkilât-ı Lügat-i Vassâf, 6) Mehmed Ârif'in Şerh-i Târih-i Vassâf.

Târih-i Vassâf, önce Bombay, daha sonra Tebriz'de tab'olundu. Birinci cildi de Hammer tarafından Almanca'ya tercüme edildi.


Konular