Rehber | Kategoriler | Konular
UZAY (Feza)
Alm. (Welt-) Raum (m), Fr. Espace (m) (cosmique), İng. Space. Dünyâyı ve bütün gezegenleri saran ve içinde milyarlarca yıldız bulunan boşluk. Yedi kat gökten birinci gökte bulunur. Bu boşluk mutlak bir boşluk olmayıp, çok az da olsa hidrojen gibi maddelerin parçacıkları bulunur (Plazma). Bu ise dünyâda sun'î elde edilebilen bir vakumdan daha boştur. (Bkz. Vakum)
Uzaydaki yıldızlardan her biri güneş gibi gaz hâlindedir. Hiç birinde ne su, ne de taş, toprak, ağaç, hayvan ve insan gibi katı cisimler yoktur. Aralarındaki mesâfe o kadar çoktur ki ışık yılı denen ölçü birimiyle ölçülür. Bir ışık yılı, sâniyede 300.000 kilometre giden ışığın, bir yılda gittiği yoldur. Işık bir yıldızdan, komşu bir yıldıza yüzlerce ışık yılında varabilir. Her bir yıldız galaksi denen bir helezon (küme) içinde sâniyede ortalama yüz kilometre hızla uçar. Dünyâmızın bulunduğu güneş sistemi Samanyolu Galaksisinde bulunur. Uzay hakkındaki çalışmalar, henüz uzayın çok küçük bir kısmını kaplayan dünyâ atmosferini ve dünyâ ile güneş sistemini meydana getiren diğer gezegenler arasındaki irtibâtı ihtivâ etmektedir.
Halbuki uzayda Samanyolu gibi yüz milyonlarca galaksi vardır. 1986 yılında sonuçlandırılan çalışmalara göre her biri en az 30 kadar galaksiden meydana gelen 4000 kadar galaksi kümesi belirlenmiştir. Galaksiler uzayda kümeler hâlinde bulunmakta ve bu kümeler birbirine bağlanarak uzayda bir zincir yapısı meydana getirmektedir. Galaksi kümelerinden meydana gelen bu zincir, kürevî yapılı büyük uzay boşluklarının yüzeylerinde yer almaktadır. Meselâ Bootes, Coma, Pisces-Cetus bölgelerinde keşfedilen uzay boşluklarının çapları 260 milyon ışık yılı olabilmektedir.
Bu yapısıyla uzay, daha çok sabun köpüğüne benzemekte ve zincir meydana getiren galaksi kümeleri dev köpüklerin üzerinde yüzmektedir.
Bugüne kadar keşfedilmiş en büyük galaksi kümesi galaksimizden 150 milyon ışık yılı uzaklıkta olup çapı yaklaşık 250 milyon ışık yılıdır. Kütlesi 30 milyon kere milyar güneş kütlesidir. Akılalmaz büyüklükteki bu kümeye uzayın en büyük çekim merkezi de denmektedir. Samanyolunun da içinde bulunduğu galaksi kümesi en yakın kümeler olan Virgo ve Pavo kümeleri bu çekim merkezine doğru 600 km/s hızla sürüklenmektedir.
Uzay hakkında yapılan çalışmalar dünyâ atmosferi ve diğer gezegenlerin incelenmesi yanında, dünyâ yörüngesinde, çeşitli gâyelerle yerleştirilen sun'î peykleri de ilgilendirir (Bkz. Uydu). Dünyâ yörüngesine oturtulmadan aya, diğer gezegenlere veya uzayın derinliklerine gönderilen araçlara uzay sondası veya uzay aracı (feza gemisi) denir. Önceleri insansız olarak gönderilen bu araçlar, sonradan maymun, köpek gibi hayvanlar üzerinde uzaydaki hayat şartları hakkında yapılan denemeler neticesinde insanlı olarak da gönderilmeye başlandı. Şimdiye kadar dünyâ yörüngesine oturtulan sun'î peykler de dâhil olmak üzere uzaya gönderilen uzay araçları binleri aşmış durumdadır. Buna rağmen yapılan çalışmalar henüz güneş sistemiyle sınırlı kalmaktadır. Aya gönderilen araçlar pekçok ilmî incelemeler yaptı, toprak nümuneleri getirdi ve ayın yüzeyine deney cihazları yerleştirdi, Merkür, Venüs, Mars, Jupiter, Satürn gibi güneş sisteminin diğer gezegenlerine gönderilen çeşitli sondalar bâzılarına yumuşak iniş yapmayı, yakınlarından geçerek binlerce fotoğraf çekip, bilgi toplayarak dünyâya göndermeyi başardı. Yine bu çalışmalar neticesinde dünyânın fotoğraflarının çekilmesi, dünyâ yörüngesine oturtulan uzay laboratuvar ve istasyonları sâyesinde yerçekimi etkisi olmadan pekçok ilmî inceleme mümkün hâle geldi.
Bu laboratuvarların öncülerinden biri de Amerikalıların Skylab uzay laboratuvarıydı. İçinde bir çok deneme ve ilmî araştırma yapılan Skylab daha sonra terk edilmiş ve atmosfere girerek yanarak parçalanmıştı. Rusların ise daha çok istasyon olarak adlandırdıkları laboratuarlardan ilki olan Salyut terk edilmiş olup Skylab'ın âkibetini beklemektedir.
Daha gelişmişi olan Mir Uzay İstasyonu ise hâlen kullanılmakta ve içinde birçok ilmî araştırma yanında uzayda uzun süre yaşayabilme deneyleri yapılmaktadır. Bu deneyler 21. yüzyılın başlarında gerçekleştirilmesi beklenen Merih yolculuğu için büyük önem taşımaktadır. Çünkü NASA'nın 2007 yılında plânladığı bu ilk gezegenlerarası uzay seyahati, gidiş-dönüş olarak tam 2,5 yıl sürebilecektir.
İnsanların uzay hakkındaki merakını gidermek için teleskoplarla rasathânelerde çok eski târihlerde başlayan incelemeler astronomi ilminin ortaya çıkıp gelişmesini sağladı (Bkz. Astronomi). Bu ilim sâyesinde pekçok bilgi toplandı. Gezegenlerin güneş etrâfındaki yörüngelerinin tespiti, diğer gezegenlerin yapısı ve aralarındaki mesâfe mertebelerinin tahmini, hareketlerinin belirli fizik ve matematik kâideleriyle açıklanması çok eskiden beri yapılan astronomi âlimlerinin çalışmalarına dayanır. Yirmi birinci yüzyıla girerken, teknoloji geliştikçe ilmî araştırmalar, askerî keşifler yapmak, haberleşme, meteoroloji, jeodezi (haritacılık), yerüstü ve yeraltı tabiî kaynaklarının ve potansiyellerinin tespitinde faydalanmak üzere çeşitli sun'î peyklerin dünyâ yörüngesine oturtulabileceği aya ve diğer gezegenlere gidilebileceği inancından hareketle yeryüzünden dünyâ atmosferinin dışına çıkabilecek araçların yapımıyla günümüzdeki uzay çağı başladı. Bu düşünceyi ilk ortaya atanlar Rus K. E. Tsiolkovsky, Amerikan R.H. Goddard ve Alman H.Oberth'dir.
Böylece uzay araçlarını inceleyen Astronotik ilmi ortaya çıktı. İkinci Dünyâ Savaşında Almanların geliştirdiği V-2 roketleri bu teknolojinin ilk ürünleri oldu. Savaş sonunda Amerikalıların ve Rusların eline geçen bu roketlerin teknolojisinden faydalanılarak ilk defâ 1957'de Ruslar ilk sun'î peyk olan Sputnik 1'i ve içinde bir köpek bulunan Sputnik 2'yi dünyâ yörüngesine oturtmayı başardı. Amerikalılar ise Ruslardan dört ay sonra ilk sun'î peykleri olan Explorer 1'i uzaya gönderdi. İki süper devlet arasında başlayan bu yarışı Fransa, Japonya, Çin, İngiltere gibi memleketlerin fırlattıkları peykler tâkip etti. İçinde insan bulunan uzay araçlarının iki süper devlette geliştirilmesine rağmen diğer ülkeler bu çok pahalı çalışmalarda kendilerini henüz daha gösteremediler. Uzay çalışmalarını Amerika'da NASA(Millî Havacılık ve Uzay Dâiresi), Rusya'da Bilimler Akademisi, Avrupa'da ise bâzı Avrupa devletlerinin dâhil olduğu (İngiltere, Fransa, Belçika, Danimarka, Almanya, İtalya, İspanya, Hollanda, İsviçre, İsveç) ESA (Avrupa Uzay Ajansı) yürütmektedir. ESA ilk olarak ESRO (Avrupa Uzay Araştırma Teşkilâtı) olarak kuruldu, sonradan bu ismi aldı. Memleketimizde bu sahada henüz bir çalışma yapılmış değildir. Fakat haberleşme, meteoroloji, yeraltı ve yerüstü tabiî kaynak potansiyellerinin belirlenmesi sahalarında memletimizdeki kuruluşlar Amerika, İtalya gibi ülkelerin bilgi toplama istasyonlarından memleketimizle ilgili bilgileri elde etmek gâyesiyle çalışmalar yapmaktadır. Türkiye, Fransızlara Türksat haberleşme uydusunu yaptırmış, 1994 Ocak ayında uzaya fırlatılmış, fakat havada meydana gelen bir ârıza sebebiyle imhâ edilmiştir. Türksat iki projesi ise devam etmektedir (1994 Mart).
Astronotik: Uzaya fırlatılan gemilerin (uzay araçlarının) yapısını, çeşitli gâyeler için donatılmasını, fırlatılmasını, uzayda tâkip edeceği yolu, uçuşun insan ve diğer canlılar üzerindeki tesirini inceleyen bir ilimdir. Uzay araçlarının şekilleri kullanıldıkları gâyeye ve zamana göre değişiklikler göstermek üzere küre, koni, silindirik, mermi şeklinde veya örümcek gibi karmaşık olabilir.
Fırlatma üslerinden dev kademeli füzelerin uç kısmında fırlatılan bu araçlar içlerinde çeşitli cihazlar ve uzay adamları için lüzümlu techizatları ihtivâ ederler. Dış kısmı ısı geçirmez bir izolasyon malzemesiyle kaplıdır. Dünyâya dönüşte atmosferle olan sürtünme dış cidarları akkor hâline getirir. Bu yüksek sıcaklığın araç içindeki insanlara tesir etmemesi için izolasyon lüzumludur.
Araçtan dışarıyla irtibat özel pencere ve periskoplarla sağlanır. Atmosfere geri dönüşte frenlemeyi sağlayan füzeler ve paraşütler, kumanda cihazları, astronotların oturduğu özel koltuklar, astronotun pozisyonunu dünyâya gönderen kameralar, haberleşmeyi sağlayan radyo sistemleri vb. uzay gemilerinin diğer ana parçalarını teşkil eder. Astronotun önündeki bir harita ona yerin neresinde olduğunu gösterir. Yön verme füzelerine kumanda, hem astronot tarafından hem de yerdeki istasyon tarafından yapılabilir.
Uzay gemisini fırlatmak için yapılacak esas iş yerçekimi kuvvetini yenmektir. Bu da roket motorlarıyla çalışan dev füzelerle sağlanır (Bkz. Roket). Uzay gemisi bu motorların uç kısmına yerleştirilir. İlk ateşleme ânında hız saatte 100 kilometre civârında olduğu halde, dünyâ etrafındaki bir yörüngeye oturtulabilmek için hızın saatte 25.000 kilometreyi aşması lâzımdır. Yine dünyâ dışında yıldızlararası boşlukta, bir hedefe doğru yollanacak gemilerin, yerçekiminden kurtulabilmeleri için hızlarının 40.000 kilometreye ulaşması lâzımdır. Araç yükseldikçe yerçekiminin tesiri azalır. Yaklaşık 100.000 km civârında yeryüzündeki çekimin yirmide birine düşer. Aracın yükseldikçe hızının artmasını sağlamak için roket motorlarının teşkil ettiği füze birkaç kademe hâlinde yapılır (daha çok üç kademe). Önce birinci kademe ateşlenir. Yakıt bitince bu kademe atılarak araç hafifleştirilir. Sonra sırayla diğer kademeler devreye girer.
Aracın az yakıt harcaması ve ucuz olması için istenen hıza çok çabuk ulaşması gerekir. Fakat bu hız artışı(ivme) aracın içindeki araçlara ve insanlı araçlarda astronotlara zarar vermemesi için sınırlanır. Meselâ insanın dayanabileceği ivme, yerçekimi ivmesinin 5 veya 6 katıdır. Yerçekiminin yedi katı olan bir ivmede kanın özgül ağırlığı yaklaşık demirin özgül ağırlığı kadar olur. Bu da insan organizması için dayanılmaz bir şeydir. Bunun zararından korunmak için astronot koltuğa sırtüstü yerleştirilir ve özel elbiseler giydirilir. Âni ivmeler de insan fizyolojisini etkileyen önemli bir faktördür.
İnsan fizyolojisi bakımından karşılaşılan diğer bir problem beslenme ve solunumdur. Ağırlığın artmaması için götürülecek gıdâlar ve ihtiyaç maddeleri hesaplanıp, özel olarak korunurlar. Solunum için lüzumlu oksijen şimdilik tüplerle sağlanmaktadır. Vücuttan atılan karbondioksitin güneş enerjisinden faydalanarak tekrar oksijen olarak kullanılır hâle getirilmesi henüz mümkün değildir.
Bunların yanında araca çarpabilecek meteorlar, radyasyon da birer problem teşkil ederler. Neticede insan fizyolojisine tesir eden çeşitli uzay şartlarını incelemek üzere geliştirilen uzay tıbbını pekçok problem beklemektedir.
Uzay araçlarının yerden fırlatılması, yer yörüngesinde dolaşması, yerçekiminden kurtulması, gezegenlere doğru gitmesi ve dünyâya geri dönmesi için tâkip edeceği yollar önceden bilgisayarlarla hesaplanır. Araç uzayda giderken, diğer gezegenler de hareketli olup, durumları değiştiğinden ve araç bunların değişik çekim kuvvetlerine mâruz kaldığından, yol alırken sâbit bir referans noktası bulamaz. Bunun için hiçbir dış referans noktasına ihtiyaç göstermeyen sâdece atalet tesiriyle çalışan jiroskopik yön bulucularından faydalanılır (Bkz. Jiroskop). Jiroskoptan gelen sinyâller bilgisayarda değerlendirilerek küçük roket motorlarına kumanda edilmek sûretiyle yönde lüzumlu düzeltmeler yapılır. İnsansız araçlarda yön bulmak diğer haberleşme işlemleri gibi radyo sinyâlleriyle olmaktadır. Araç dünyâya dönerken atmosfere yeryüzü ufuk düzlemine göre 5-7° açıyla girmesi lâzımdır. Bu açının altına inilirse araç atmosferden çıkıp tekrar uzaya kaçabilir. Bu açıdan büyük açıyla girilirse sürtünme ısısı ve yerçekimi araca ve astronota zarar verebilir. Amerikalılar uzay gemilerini denize, Ruslar ise Sibirya'ya indirirler. Denizden helikopter ve gemilerle kurtarırlar. Bâzı araçlar ise havada uçakla yakalanarak indirilir.
İki uzay aracının uzayda bir araya gelerek kenetlenebilmesi uzay çağında elde edilmiş en önemli başarılardan biridir. Uzayda kurulabilecek uzay laboratuarları için kenetlenme şarttır. Şimdiye kadar pekçok kenetlenme yapıldı. Hatta Amerikan uzay araçları ile Rus araçları arasında gerçekleştirilen kenetlenmeler sâyesinde Amerikan astronotlarıyla, Rus kozmonotları arasında uzay ziyâretleri yapıldı. 21. yüzyılda içinde binlerce insanın barınacağı uzay şehirleri, Ay'da ve Merih'te uzay kolonileri kurulacak, güneş sisteminin dışına çıkılarak yıldızlararası uzayın araştırılması hayâl olmaktan çıkabilecek. Uzay hakkında bugünkü bilgilerimizi hiç derecesine indiren bilgiler elde edilecektir.