Rehber | Kategoriler | Konular
KONUşMA
Alm. Sprechen (n), Fr. Faculté (f) de parler, İng. talking. Düşünce ve fikirlerin söz, şekil, mimik ve hareketlerle anlaşılması ve anlatılabilme kâbiliyeti.
Konuşma, oldukça kompleks (karmaşık) bir fonksiyondur ve iyi anlayabilmek için çocukluktan îtibâren gelişmesini tâkib etmek gerekir. Çocuğun işittiği sesler ile gördüğü cisimler arasındaki ilgiyi tesbite başlaması konuşmanın ilk merhalesidir. Meselâ; anne çocuğuna ?mama? dediği zaman, çocuk ?mama? kelimesinin ses idrâki ile ?mama?yı görmekten ileri gelen görme idrâki arasında ilgi kurar. Zamanla bu ilgi tat, koku, renk, dokunma, ses gibi idrâklerde de birleşerek çocukta ?mama? kelimesi ve mamanın nitelikleri hakkında tam ve karmaşık bir kavram gelişmiş olur. Konuşmanın değişmesinde muşahhas kavramlar ve isimler daha kolaylıkla öğrenildiği halde, mücerret kavramlar daha zor ve uzun zaman içerisinde öğrenilir.
Sözlü veya yazılı hecelerin ve sözlerin, dolayısıyla konuşma ve yazmanın, geçmişteki görme, işitme ve daha başka idraklerin sonucu olarak öğrenilmesi, konuşma ve yazmanın psikolojik yönünü teşkil eder. Anatomik ve fizyolojik yönden olgun bir konuşma ve yazma için pek çok sinir hücresinin birbirleriyle bağlantı kurmaları ve âhenk içinde çalışmaları gerekir.
Bugüne kadar neden ve nasıl olduğu îzah edilememiş olmakla berâber, sağ elini kullanan kimselerde sol beyin yarımküresi, konuşma fonksiyonunda üstün bir role sahiptir. Bu sebeple görme, işitme gibi idrâklerin sinirsel bağlantıları, sol beyin yarım küresindedir. Fakat sağ beyin yarımküresi de aynı şeyleri idrâk edebilmektedir. Yalnız bu sağ yarımküreye gelen idrâkler de daha sonra sol yarımküreye ulaşır. Böylece sözlü ve yazılı konuşmanın veya işitme ve görme idrâklerinin anlam kazanması için gerekli sinirsel bağlantılar bölgesinin sol beyin yarım küresinin arka yarısı olduğu ortaya çıkmaktadır. Kelimelerin konuşma hâlini almasında dil, dudak, çene, yanak, damak, gırtlak ve solunum kaslarının faaliyeti gereklidir.
Konuşma çok karmaşık bir kâbiliyet olup, bu kâbiliyeti insan beyninin herhangi sınırlı bir bölgesinin fonksiyonu olarak düşünmek yanlıştır. Hareket, duyu ve koordinasyon gibi idrâk bölgelerinin hepsi, beyinde, konuşma fonksiyonun bir bölümünü teminle görevlidir. Bu geniş anatomik bölgelerdeki herhangi bir hasar, konuşmayı şu veya bu şekilde bozabilir ve böylece çok çeşitli konuşma kusurları ortaya çıkar.
Konuşma bozuklukları:
Broca afazisi denen konuşma bozukluğunda, hasta kendisine söylenenleri anlamakta, fakat kendi düşünce ve arzularını kelimeler hâlinde ifâde edememektedir. Hattâ, anladığını cevaplayabilmek amacı ile hasta kendini zorlar ve bu zorlayış hastanın mimiklerinden anlaşılır. Bâzen bu hastayı büyük bir bunalıma sokacak derecelere erişir.
Wernicike afazisi denen konuşma bozukluğunda, hastalar konuşulanları işitebildikleri halde anlamlarını kavrayamazlar. Bâzen basit ifadeleri anlıyabilirler. Bu şahıslar konuşabilir. Ancak konuşma sırasında kullandıkları kelimelerin anlamlarını kendi işitme kabiliyetleri ile düzeltip, kontrol etme imkânından mahrum olduklarından konuşmaları mânâsızdır.
Her iki tip konuşma bozukluğunun aynı hastada bulunması hâline ise ?total afazi? denir.
Konuşma hiç şüphesiz birbirine bağıntılı hecelerden yapılmış kelimelerle mümkündür ve her kelimedeki hecelerin birbirleriyle belirli bir âhenk ve düzen içerisinde birleşmesi gerekir. İşte bu birleşmede bozukluklara ?dizarti? denir. Dizartide, kelimelerin kullanılmasında bir anlam bozukluğu yoktur. Sâdece, anlamlı ses çıkarma mekanizmasında bir kusur vardır.
Cümlelerin veya kelimelerin gittikçe daha hızlanmak suretiyle ardarda tekrar edilmesi şeklindeki konuşma bozukluğuna ?paliali? denir. Parkinson hastalığında görülebilir.
Sesin kaybolup, şahsın fısıltı hâlinde konuşması durumuna ise ?afoni? adı verilir. Gırtlak ve ses tellerinin hastalıklarında görülür.
Sinir sisteminde hasar bulunmayan ve şuuru açık olan kimselerde konuşmanın tamâmiyle kaybolmasına ?mutizm? denir. Genellikle histeride görülür.
Kekemelik, genellikle solaklarda görülebilen bir konuşma kusurudur. Hafif dereceleri kendiliğinden düzelebilir. Ağır vakıalar hayat boyu sâbit kalabilir.