Rehber | Kategoriler | Konular
DiKiLiTAş
Alm. Obelisk (m), Fr. Obelisque (m), İng. Erect stone monument; obelisk. Eskiden bir zafer veya ölmüş birinin hâtırasını yaşatmak için yere dikey olarak dikilen yekpâre taşlar. Bunların üzerlerinde yazılar ve kabartmalar da bulunur. Târihî ve arkeolojik kıymetler taşırlar. Bugün dünyânın önemli şehirlerinde pekçok dikilitaş vardır. Bunlar çeşitli devirlerde bâzı sebeplerle dikilmişlerdir. Herbirisi ayrı ebatta, ayrı şekilde ve ayrı kompozisyondadırlar. Kimisi bütün olarak bir tek şeyi anlatmaya çalışırken, bâzıları kabartmalar ve duruş şekliyle bir şeyler anlatmaya çalışırlar.
Dikilitaşlar yapıldıkları devir ve yapan veya yaptıran milletlerin kültürleri hakkında bize bilgi verirler. Günümüze kadar büyük bir kısmı korunarak gelebilmiş olan bu âbidelere günümüzde de önem verilmiş ve koruma altına alınmışlardır. Bu dikilitaşların üzerlerindeki yazılar ve kabartmalar, taşın dikiliş sebebi, diktiren kimsenin ismi, taşın dikiliş târihi gibi bilgiler taşırlar. Bâzıları da son derece sâdedir veya hakkında bilgi edinilebilecek herhangi bir şey taşımazlar. Bunlara da halk tarafından uydurulmuş isimler ve hikâyeler yakıştırılır.
Dikilitaşlar genellikle iki kısımda incelenir:
A. Târih öncesi devirlerine âit dikilitaşlar: Bu nevi dikilitaşlar da genellikle iki grup altında incelenir:
1. Menhirler: Bunlar toprağa sağlamca oturtulmuş, yüksekliği 20 metreyi aşabilen kaba saba ve yontulmamış âbidelerdir. İngiltere'de, Mısır-Karnak'da, Sibirya'da ve dünyânın diğer bâzı yerlerinde de bu çeşit taşlara rastlanır.
2. Kromlekler: Dâire şeklinde dizilmiş dikilitaş gruplarına denilir. Özellikle İngiltere'de, İskoçya'da, Norveç ve İsveç ile Baltık Denizi kıyılarında mevcuttur.
B. Târih devirleri dikilitaşları: Bu grupta incelenen dikilitaşlar ikiye ayrılır.
1. Steller: Çoğu zaman dikdörtgen biçiminde rastlanan, bir insanı veya mühim bir târihî hâdiseyi anmak maksadıyla dikey olarak yerleştirilmiş taşlar olup, üzerlerinde yazılar, kitâbeler, çeşitli bitki ve hayvan figürleri bulunur. Eski çağlarda yaşayan Mısırlılar, Mezopotamyalılar, Akkadlar, Asurlular, Kasifler, Hititler, Urartular, Yunanlılar, Etrüksler, Amerika'da Mayalar, Orta Asya'da Hunlar, Göktürkler tarafından bu tür dikilitaşlar yapılıp dikilmiştir. Orhun âbideleri bunlardan sayılır.
2. Obeliksler: Dört kenarlı olup da ucu yukarı doğru gittikçe incelen bir piramitle sona eren sütunlara denilir.
Dünyânın en meşhûr dikilitaşları şunlardır:
İtalya'da Büyük Sirk (Circus Maximus)teki dikilitaşlar, Vatikan Obeliski, Carcalla Obeliski, Gnomon Obeliski, Augustus Obeliskleri, Paris'te Luxor Obeliski, Londra Obeliski ve İstanbul Obeliksleri. Pekçok ünlü Avrupa şehirlerinde de görülen bu dikilitaşlardan yurdumuzda da çok sayıda vardır. Yurdumuzda bulunanlardan en eski ve en yeni târihlilerini bir arada İstanbul'da görmek mümkündür. Onun için eski ve yeni târihlilerine örnek verebilmek için İstanbul'daki dikilitaşları ana hatlarıyla gözden geçirmek lâzımdır.
İstanbul'da Bizans devrinden kalma çok dikilitaş vardır. Bunlar, Bizans İmparatorluğunun başşehri olduğu için, İstanbul'un bir takım meydanlarına âbide şeklinde dikilmiştir.
Augusten Meydanı: Sultanahmed Câmii ile Ayasofya arasında kalan kısımdı. Burada ortada bir zafer takı vardı. Bu zafer takının altında da ?miliarum? adı verilen ve batıya bağlanan yolların başlangıç noktasını gösteren, altından yapılmış bir miltaşı bulunmaktaydı.
Çemberlitaş: Bizans zamânında Constantin Formu'nun ortasında yer almaktaydı. İmparator Constantin Helius tarafından 4. yüzyılın ilk yarısında dikilmiştir. Tepesinde İmparator Constantin Helios'un yaldızlı tunçtan bir heykeli vardı. Bu âbide porfir taşından bir sütundur. Gördüğü zararlardan dolayı tehlike arz edince ve sütunda çatlaklar meydana gelince, tunç çemberler ile çevrilip sağlamlaştırıldı. Bu sebepten dolayı Çemberlitaş diye anılır. Taştan örülmüş kaidesi de Osmanlılar zamânında yapılmıştır. (Bkz. Çemberlitaş)
Arcadius Sütunu: Bugünkü Cerrahpaşa semtinde bulunur. Bizans devrinde Herolophes (Kurutepe) olarak da anılan bu semtte İmparator Arcadius kazandığı bir zaferin hâtırasına diktirmiştir. İmparator Arcadius'un yaptırdığı bu sütundan dolayı Arcadii Formu (Meydanı) diye isimlendirilmiştir. Arcadius Sütunu meydanın tam ortasında kalmaktaydı. Bugün evlerin arasında bulunmaktadır. Sütunun içinde tepesine çıkmaya yarayan spiral şekilde bir merdiven vardır.
Gotlar sütunu: Sarayburnu'nda bulunan 4. yüzyılda yapılmış bir âbidedir. Basit bir kâide ve korint başlığı bulunan bir sütundan ibârettir.
Kıztaşı: İmparator Marcianus tarafından beşinci yüzyılda diktirilmiştir. Fâtih'te ismiyle anılan semttedir. Kaidesinde Nike (zaferi temsil eden ve ellerinde çelenk bulunan genç kızlar) kabartmaları vardır. Bu sebepten kıztaşı denilmiştir. Mermerden ve üzerinde kabartmalar bulunan kâidesi üzerinde duran ve üstünde kompozizit başlığı olan bir sütun hâlindedir. Başlığın üzerinde Tatianus isimli birisinin imparator adına heykeli dikilmişti.
Atmeydanı: Bugün Sultanahmed Câmii ile İbrâhim Paşa Sarayı arasında kalan kısımdır. Bizans zamânında burada hipodrom vardı. Hipodromun ?spina? adı verilen orta kısmında sanat değeri olan dikilitaşlar bulunur. Birisi İmparator Theodosius'un Mısır'dan getirip diktirdiği taş olup, Firavun Üçüncü Tutmosis'in dikili taşıdır. Üzerinde çeşitli şekillerden meydana gelmiş eski Mısır alfabesiyle yazılmış yazılar bulunur. l8.75 m yüksekliğindeki bu taş, dört cepheli olup, üst kısmı piramit şeklinde biter. Bizans devrinde yapılmış bir kâide üzerindedir. Yine bu meydanda Firavun'un dikilitaşı ile Constantin Porphyrogenetos'un yaptırdığı dikilitaşın arasında bulunan mâdenî bir sütun daha vardır. ?Burmalı Sütun? diye bilinir. Delphoi'den getirilip buraya Bizans devrinde dikilmiştir. Birbirine sarılmış üç yılandan meydana geliyordu. Üst kısmında ise bugün kırılmış olan ve görülmeyen üç tâne yılan başı yer alırdı.
Bu meydanda üçüncü olarak Bizans İmparatoru Constantin Porphyrogenetos'un 10. yüzyılda diktirdiği bir dikilitaş daha vardır. Biçim olarak Firavun'un dikilitaşına benzer ama bu, taşlardan örülerek yapılmıştır. Bu da bir kâide üzerinde bulunmaktadır.
İstanbul'un fethinden sonra Osmanlıların son yüzyılına kadar sütun veya heykel şeklinde dikilitaş dikilmemiştir.