Rehber | Kategoriler | Konular

TöVBE

Günahtan sonra hemen tövbe etmek, farzdır. Tövbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek lâzımdır. Allahü teâlânın emirleri olan farzları ve vâcibleri yapmamanın günahı, ancak kazâ etmekle affolur. Her günahın affı için kalple tövbe etmek ve dille istiğfar etmek, yalvarmak ve bedenle kazâ etmek lâzımdır. Yüz kere tesbih etmek; yâni ?Sübhânallah-il-azîm ve bihamdihi? demek, sadaka vermek ve bir gün oruç tutmak günâhın tövbesi için çok iyi olur.

Allahü teâlâ, Nûr sûresi 31. âyetinde meâlen; ?Ey mü'minler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz! Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz.? Tahrim sûresi 8. âyetinde meâlen; ?Ey îmân eden seçilmişler! Allahü teâlâya dönünüz! Hâlis tövbe edin! Yâni tövbenizi bozmayın! Böyle tövbe edince, Rabbiniz, sizi belki affeder ve ağaçlarının, köşklerinin altından sular akan Cennetlere sokar.?, En'âm sûresi 120. âyetinde meâlen; ?Açık olsun, gizli olsun günahlardan sakınınız!? buyuruyor.

Hadîs-i şerîflerde; ?En iyiniz, günahtan sonra hemen tövbe edeninizdir.? ve ?Gizli yapılan günâhın tövbesini gizli yapınız! Âşikâre yapılan günâhın tövbesini âşikâre yapınız! Günahınızı bilenlere, tövbenizi duyurunuz!?, ?Tövbe eden günah işlememiş gibi olur.? ve ?Günâhına pişman olmayıp dili ile istiğfâr eden, günahında devâm edicidir. Rabbi ile alay etmektedir.? buyruldu. İstiğfâr etmek, ?estağfirullah? demektir. Şifâ için, istiğfârı çok okumak, bütün dertlere, sıkıntılara karşı faydalıdır.

Hadîs-i şerîfte; ?Allahü teâlâ, günah işleyip sonra pişman olan kulunu, istiğfâr etmeden önce affeder.? ve ?Günahınız çok olup, göklere kadar ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ, tövbenizi kabul eder.? buyruldu. Bu hadîs-i şerîfler, kul hakkı bulunmayan günahlar içindir. Hadîs-i şerîfte; ?Günah, üç türlüdür: Kıyâmette mağfiret olunmayan, terk edilmeyen ve Allahü teâlânın dilerse, affettiği (günah).?

Kıyâmet günü muhakkak affolunmayacak günah, şirktir. Şirk, her türlü küfür demektir. Terk edilmeyecek olan günah, kul hakkı bulunan günahtır. Allahü teâlânın dilerse affedeceği günah kul hakkı bulunmayan günahtır.

Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever, affeder. Sonra, o günâhı tekrar yaparsa, tövbesi bozulmaz. İkinci bir tövbe lâzım olur. Tövbe ettiği bir günahı hatırlayınca, günahı işlediğine sevinirse, tekrar tövbe lâzım olur. Hak sâhiplerine haklarını ödemek veya helâl ettirmek, gıybet ettiği kimseden af dilemek ve rızâsını almak, yapmamış olduğu farzları kazâ etmek farzdır. Bunlar tövbenin kendisi değil, şartıdır. Bir lirayı sâhibine geri vermek, bir sene nâfile ibâdet yapmaktan ve yetmiş nâfile hacdan daha iyidir. Günahı bir daha yaparsam tövbem bozulur diyerek, tövbe yapmamak doğru değildir. Câhilliktir. Şeytanın aldatmasıdır. Her günahtan sonra, hemen tövbe etmek farzdır. Tövbeyi bir saat geciktirince, günah iki kat olur.

Tövbe ettim demek, tövbe olmaz. Çünkü, tövbenin sahîh olması için üç şart lâzımdır:

1. Hemen günahı bırakmalıdır.

2. Günah işlediğine, Allahü teâlâdan korktuğu için utanmak ve pişman olmak lâzımdır.

3. Bu günahı bir daha hiç yapmamaya gönülden söz vermektir.

Allahü teâlâ şartlarına uygun olan tövbeyi kabul edeceğine söz vermiştir.

Her günahın tövbesi kabul olur. Şartlarına uygun yapılan tövbe, muhakkak kabul olur. Tövbenin kabul edileceğine şüphe etmemelidir. Tövbenin şartlarına uygun olmasında şüphe etmelidir. Tövbe edilmeyen herhangi bir günahtan Allahü teâlâ intikâm alabilir. Çünkü, Allahü teâlânın gazabı, günahlar içinde saklıdır. Allahü teâlâ pek kuvvetli, herkese gâlib ve intikâm alıcıdır. Yüz bin sene ibâdet eden makbul bir kulunu, bir günah için, sonsuz olarak reddedebilir. Bunu Kur'ân-ı kerîm bildiriyor.

İki yüz bin sene itâat eden iblisin (şeytanın) kibir edip, secde etmediği için, ebedî mel'un olduğunu haber veriyor.

Mûsâ aleyhisselâm zamânında, Bel'am-ı Bâûrâ ?İsm-i âzam'ı? biliyordu. Her duâsı kabul olurdu. İlmi ve ibâdeti, o derecedeydi ki, sözlerini yazıp istifâde etmek için, iki bin kişi hokka, kalemle yanında bulunurdu. Bu Bel'am, Allahü teâlânın bir harâmına, az bir meyl ettiği için, îmânsız gitti. ?Onun gibiler köpek gibidir!? diye dillerde kaldı.

Kârûn, Mûsâ aleyhisselâmın akrabâsıydı. Mûsâ aleyhisselâm buna hayır duâ edip ve kimyâ ilmi öğretip, o kadar zengin olmuştu ki, yalnız hazînelerinin anahtarlarını kırk katır taşırdı. Birkaç kuruş zekât vermediği için, bütün malı ile birlikte, yer altına sokuldu. Sa'lebe, Sahâbe arasında çok zâhitti. Çok ibâdet ederdi.Câmiden çıkmazdı. Bir kerre sözünde durmadığı için, sahâbilik şerefine kavuşamadı, îmânsız gitti. Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) onun için duâ etmemesi emrolundu.

Allahü teâlâ, bunlar gibi daha nice kimselerden, bir günah sebebiyle, böyle intikâm almıştır. Bunun için, her müminin günah işlemekten çok korkması, ufak bir günah işledikte tövbe, istiğfâr etmesi, yalvarması lâzımdır. Tövbe kalple, dille ve günah işleyen âzâ ile birlikte olmalıdır. Kalp pişman olmalı, dille duâ etmeli, yalvarmalı, âzâ da günahtan çekilmelidir.

Allahü teâlâ ile kul arasında olan, kul hakkı bulunmayan günahların affolması için, gizlice tövbe etmek kâfidir. Başkalarına haber vermek, imâma bildirmek lâzım değildir. Para vererek, papaza günah affettirmek, Hıristiyanlıkta yapılıyor. İslâmiyette böyle şey yoktur.

Hazret-i Ali buyuruyor ki: ?Hazret-i Ebû Bekr doğru sözlüdür. Ondan işittim ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem; ?Günah işleyen biri, pişman olur, abdest alıp namaz kılar ve günahı için istiğfâr ederse, Allahü teâlâ, o günâhı elbette affeder. Çünkü, Allahü teâlâ (Nisâ sûresi 110. âyetinde meâlen); ?Biri günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfâr ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve af ve mağfiret edici bulur.? buyurmaktadır.?

Hadîs-i şerîflerde:

Bir kimse, bir günah işler, sonra pişman olursa, bu pişmanlığı, günahına keffâret olur. Yâni, affına sebep olur.

Günahı olan kimse, istiğfâr eder ve tövbe eder, sonra bu günahı tekrar yapar, sonra yine istiğfâr söyler, tövbe eder. Üçüncüyü yine yapar ve yine tövbe ederse, dördüncü olarak yapınca, büyük günah yazılır.

?Müsevvifler helâk oldu.? buyruldu.

Yâni, ileride tövbe ederim diyenler, tövbeyi geciktirenler ziyân etti. Lokman Hakîm, velî veya Peygamberdi. Oğluna nasîhat ederek; ?Oğlum, tövbeyi yarına bırakma! Çünkü, ölüm ansızın gelip yakalar.? dedi. İmâm-ı Mücâhid buyuruyor ki: ?Her sabah ve akşam tövbe etmeyen kimse, kendine zulmeder.?


Konular