Rehber | Kategoriler | Konular
SAFiYYüDDiN-i ERDEBiLi
evliyânın büyüklerinden. İsmi, İshak bin Cibril bin Ebî Bekr'dir. 1252 (H.650)de Erdebîl'de doğdu. Babasının Hoca Kemâleddîn Arabşah'ın oğlu olduğu söylenir. Soyu hazret-i Ali'ye kadar çıktığı iddiâ edilirse de, hiçbir mesnedi olmayıp rivâyete bağlıdır. Safiyyüddîn lakabı ile tanınır ve Erdebîlî diye de bilinir. 1335 (H.735) senesinde vefât etti. Erdebîl'deki türbesine defnedildi.
Safiyyüddîn-i Erdebîlî, küçük yaşta babasını kaybetti. Çocuk yaşta din bilgilerini öğrenmişti. Sâlih amel işlemekte devâmlı, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyette çok gayretliydi. Gördüğü güzel bir rüyâ üzerine Şîrâz taraflarına gitti. Necîbüddîn Sühreverdî hazretlerinin talebesi Necîbüddîn Bergaş'tan ilim ve feyz almayı arzu etti. Ancak onun 1279 (H.678) senesinde vefâtı üzerine Rükneddîn Beydâvî ve Emîr Abdullah gibi büyüklerin hizmetine girdi. Zâhid Rükneddîn, İbrâhim Dündar, Kürdî Sencârî, Muhammed Geylânî'den yirmi beş sene ilim tahsil etti ve terbiye gördü. Hocasının kızı Bibi Fâtıma Hâtun ile evlendi.
Zâhid İbrâhim Geylânî, seksen beş yaşlarında vefât edince, onun halîfesi oldu. Erdebîl'e yerleşti. Çevresinde pekçok kimse toplandı ve sayısız talebe yetiştirdi. Âzerbaycan, Kafkasya ve Anadolu'da meşhur oldu. İlhanlı Hükümdârlarından Olcaytu Hüdâbende ve Ebû Saîd Bahadır Han, İlhanlı beylerinden Emîr Çoban, vezir ve târihçi Reşîdüddîn gibi kimseler, Safiyyüddîn-i Erdebîlî'nin talebeleri arasındaydı. İlhan Olcaytu Hüdâbende tarafından yeni kurulan Sultâniye şehrine dâvet edildi. Fakat yaşlı olduğunu söyleyip özür diledi. Oğlu Sadrüddîn'i yerine bırakıp hacca gitti. Hac dönüşü Erdebîl'de vefât etti ve buradaki türbesine defnedildi.
Ömrü boyunca Allahü teâlânın dînine hizmet etmek, Selef-i sâlihînin doğru yolunu insanlara öğretmek için çalıştı. Talebeleri doğuya ve batıya dağılarak, onun feyzli yolunu yaydılar. Talebelerinden oğlu Sadreddîn ve torunu Alâeddîn Ali meşhûrdur. Hâmid-i Aksarâyî, yâni Somuncu Baba, Alâeddîn Ali'den aldığı feyz ve bereketi, Anadolu'da yaydı. Somuncu Baba'nın talebelerinden Nu'mân, yâni Hacı Bayrâm-ı Velî, Safiyyüddîn-i Erdebîlî yolunun Anadolu'daki en önemli temsilcisidir.
Safiyyüddîn-i Erdebîlî'nin torunları ve onun yolunda gidenler, Müslüman-Türk sultanları tarafından büyük hürmet gördüler. Osmanlı sultanları, ?çerağ akçesi? adıyla Erdebîl'deki dergâha yıllık hediyeler gönderirlerdi. Bunlar, Tîmûr Han ve Akkoyunlu sultanlarının da büyük ilgi ve yakınlıklarına mazhar oldular.
Zamanla talebeleri arasına hurûfîler karışıp, Safiyyüddîn-i Erdebîlî'nin torunlarından Cüneyd'e sapık fikirlerini telkin ettiler. Cüneyd, gizli gizli Eshâb-ı kirâm düşmanlığına başlayıp, doğru yoldan ayrıldı. Ehl-i sünnet îtikâdındaki Müslümanların nefretini kazandı. Müslümanların, baba ve dedelerinden dolayı kendisine gösterdiği hürmet ve sevgiyi istismâr edip, siyâsete karıştı. Hâlini gizleyip, Akkoyunlu Sultânı Uzun Hasan'ın kızkardeşi Hadîce Begüm'le evlendi. bu evlilikten Haydar dünyâya geldi.
Cüneyd'in oğlu Haydar, açıkça Eshâb-ı kirâm düşmanlığına başlayıp, sapıklıklarını ortaya dökmeye başladı ve dayısı Uzun Hasan'ın kızı Halîme Begüm Âlemşah'la evlendi. Bu izdivaçtan meşhur Şâh İsmâil dünyâya geldi.
Haydar'ın oğlu Şâh İsmâil de aynı şekilde Eshâb-ı kirâm düşmanlığı yaparak sapık fikirlerini yaymaya devâm etti. Çevresindeki beylik ve devletlerle savaşıp, velînîmetleri olan Akkoyunlu tahtında hak iddiâ etti. Uzun mücâdelelerden sonra, 1502 (H.908) senesinde şeyhliği şahlığa tahvil edip, Tebriz'de Akkoyunlulardan boşalan imparatorluk tahtına oturdu. Safevî Devletini kurdu. Türkler arasındaki inanç birliğini bozdu. Sapıklıklarını Anadolu içlerinde ve Osmanlı topraklarında yaymaya yeltenmesi üzerine; Çaldıran'da Sultan Yavuz Selim Han tarafından mağlup ve perişan edildi. Çaldıran hezîmetinden on sene sonra öldü.
Safevî Devleti 1737 (H.1150)'de, Afgan Hükümdârı Nâdir Şâh tarafından yıkılıncaya kadar devâm etti. Eshâb-ı kirâm düşmanı Safevî Devleti hükümdârları, Müslümanlara pekçok zulümler edip, Allahü teâlânın dînini yaymak için cihâd eden Osmanlı Devletini arkadan vurdular. Osmanlıların düşmanı olan Hıristiyan-Avrupa devletleriyle işbirliği yaparak, Osmanlı Devletinin Avrupa'daki ileri harekâtını engellediler. (Bkz. Safevîler)