Rehber | Kategoriler | Konular

iSMaiL SAFa

Servet-i Fünûn edebiyâtı şâirlerinden, 1867'de Mekke'de doğdu. Merve ile Safâ arasındaki Mes'a Mahallesinde doğduğu için kendisine Safâ adı verilmiştir. Babası Mehmed Behçet Efendi, Hicaz Mektupçuluğu vazifesindeyken vefat etmiştir. Târih düşürmekte usta olan Mehmed Behçet Efendinin Türkçe ve Farsça şiirleri de vardır. İsmâil Safâ'ya şiir zevki babasından geçmiştir.

Babasının vefâtından sonra âilesi İstanbul'a yerleşmiş ve İsmâil Safâ'yı da Darüşşafaka Lisesine yatılı kaydettirmişlerdir. Burada Nâmık Kemâl'in fikirleri ile yoğrulan İsmâil Safâ, Recâizâde Ekrem ve Muallim Nâcî arasındaki münâkaşalarla alâkadâr oldu. Gazelleri Tercümân-ı Hakikat'te basıldı. Muallim Nâcî, İsmâil Safâ ile dost olmuş ve kendisine nazîreler yazmıştır. İsmâil Safâ bir süre Evkaf Nezâreti Masârifât Kaleminde, daha sonra Telgrafhânenin Muhâberât Dâiresinde ve Meclis kalemlerinde yıllarca çalışmıştır. Muallim Nâcî'den boşalan Mülkiye ve Vefa idâdîlerinde edebiyat dersleri okutmuştur. Hicaz'a giden İsmâil Safâ'nın İstigrâk adlı şiirinde, Abdülhak Hâmid'in Makber adlı eserinin tesiri, vezni, nazım şekli ve üslûbu hissedilmektedir. Bu sıralarda Fuzûlî'yi zevkle okuyan İsmâil Safâ, ona nazîreler yazmıştır. Hâlid Ziyâ'nın tesiriyle mensur şiirler de yazmaya başlamıştır.

İttihat ve Terakki Cemiyetine giren İsmâil Safâ, Gelmiyecek mi? başlıklı şiiri yüzünden sorguya çekilmiş, bu durum ona çok tesir etmiştir. İkinci Abdülhamîd Hanın doğum ve cülus (tahta geçişinin) yıldönümü, Darüşşafaka'yı himâyesine alması dolayısıyla onun lehinde medhiyeler yazmıştır. Fakat bunlar Abdülhamîd Hanın lehinde olduğunu göstermez. Hâlid Ziyâ Uşaklıgil'in hâtıralarında İkinci Abdülhamîd Hanın hal'i hususunda müfrit (aşırılığa varan) düşünce ve hayallere kapıldığı yazılıdır. Tevfik Fikret, İsmâil Safâ'nın genç şâirlerin eserlerinde yazdığı şiirlerini çok beğenerek kendisiyle dost olmuştur.

Malûmât ve Mekteb gibi bâzı mecmualarda yazıları çıkan İsmâil Safâ, Servet-i Fünûn ekolüne girmiştir. Servet-i Fünûn'da ilk basılan şiiri Yâr ile Hasb-i Hâl'dir. Mensiyât'ta, Huzmâ Safâ'nın basımından sonra yazdığı kırk dokuz şiirini toplamıştır. Bunlar, Muallim Nâcî, Recâizâde Ekrem ve Hâmid tesirinden kurtulup, şahsiyetini artık tamamıyle bulduğunu göstermektedir. Şiirlerinde önceleri aşk, tabiat ve kendi hayatını mevzu alıyor, mersiyeler yazıyordu. 1897-1898'de Türk-Yunan savaşlarından ilhâm alarak yazılan vatanî manzumeleriyle, his bakımından tesirli örnekler verdi. Manzumelerinin yanısra Öksüz Ahmed, Zavallı İhtiyar gibi içtimâî manzum küçük hikâyeleri de vardır. Edebî meselelerde ileri sürdüğü fikirler yalnız kendisine âit olmayıp, Fransızca eserlerden adaptedir.

1900 yılında siyâsî taşkınlıklarından dolayı Sivas'ta ikâmete memur edildi. 24 Mart 1901'de 34 yaşındayken orada vefât etti. Sivas'ta Garipler Mezarlığında gömülüdür.

İsmâil Safâ'nın Sünûhât, Huzmâ Safâ, Mensiyât, Mevlid-i Pederî, Ziyâret, Mülâhazât-ı Edebiye adlı eserleri hayattayken basılmıştır. Geri kalan eserlerinden dördünün basımı sonradır.

İsmâil Safâ, divan edebiyatı an'anelerine bağlı kalarak şark klâsik nazım şekillerinin ve noktasız harflerle genel nazım şekillerinin hemen hemen hepsini kullanmış, noktasız harflerle gazel bile yazmıştır. Kaside-i Bürde'yi nesir hâline, Arapça bir şiiri manzum olarak dilimize çevirmiştir. Sağlam ve sâde Türkçeyi aruza tâbiliğini bozmaksızın en iyi uygulayan şâirlerin başında gelir. Şiirlerinde en çok işlediği tabiat, aşk, kâinat, fânîlik ve ölümdür. Ömrü boyunca birbiri ardından ölen yakınları dolayısıyla hissettiği ızdıraplar ona en güzel şiirlerini ilhâm etmiş, en çok mersiyelerinde, kitâbelerinde, düşürdüğü târihlerde ustalık göstermiştir. Şiirlerinde samîmîlik, tabiîlik, açıklık, âhenk ve kuvvetli tasvir vardır. İsmâil Safâ, klâsik tarafları yanında, şiirlerinde serbestliğe bağlı kalmış, aynı şiirde muhtelif şark klâsik nazım şekillerini, hattâ serbest kafiyeli aruzun muhtelif kalıplarını bir arada kullanmış, Servet-i Fünuncular gibi Sem'i kâfiyeyi de müdâfaa etmiş, serbest müstezatlar yazmıştır.

Eserleri: Huzmâ Safâ (Babasının şiirleriyle birlikte ilk şiirleri, 1892). Mensiyât (şiirler, 1898- 1912), Hissiyât (1896-1900 arası yazdığı son şiirleri, 1912).


Konular