Rehber | Kategoriler | Konular
STRES
Alm. Stress (m), Fr. Stress (m), İng. Stress. Vücudun bâzı işleyiş ve sistemlerinde bir denge ve ahenk bozukluğu neticesinde, meydana gelen davranışlar ve biokimyevî değişikliklerle ilgili bir reaksiyon, bir tepki. Stresin sayılamayacak kadar çok sebebi vardır. Fizikî uyaranlardan (gürültü, nem, sıcak, soğuk, üzüntü, huzursuzluk, iş hayâtında başarısızlık, monoton hayat vs.) meydana gelebelir. Birbirinden farklı özelliklere hâiz olan bu uyarıcılar, organizmada genellikle aynı biokimyevî değişikliğe yol açmaktadır. Fakat, aynı uyaran karşısında herkesin tepkisi aynı olmamaktadır. Zîra, her insanın kişiliği, bünyesi, karekteri ve görüşleri farklıdır. Aynı hâdiseye mâruz kalan iki kişide meydana gelen stresin derecesi aynı değildir.
Psikososyal uyarıcıların insanda stres meydana getirmesinde en önemli unsur, kişinin beynindeki değerlendirme mekanizmasıdır. Bütün değerlendirme ve yorumlama işlemleri sırasında, uyaranların kişiye bir tehdit mâhiyeti taşımadığı hesaplanırsa problem yoktur, stres husûle gelmeyecek demektir. Fakat kişiye karşı bir tehdit söz konusu ise, o zaman bir seri biyokimyevî reaksiyon meydana gelecek, yâni ortaya stres çıkacak demektir.
Adrenalin, noradrenalin ve kortikosteroid ismi verilen hormonlar stres hâdisesi esnâsında, dolaşıma salgılanarak birçok reaksiyonun meydana gelmesinde rol oynarlar. Bu maddelerin salgılanması için gerekli emri, beyindeki özel merkezler vermektedir. Bu maddeler, organizmayı alarm hâline getirmek gâyesini hedef alırlar. Yâni dikkatini, uyanıklığını arttırmak, tetikte durmasını temin etmek içindir. Tehlike veya strese yol açan hâdiseler geçince, organizma normal düzenine geçecektir. Tipik stres hâlindeki bir kişide; sıcak basması, şakakların zonklaması, taammülsüzlük, sinirlilik, öfke, sıkıntı, tatminsizlik, patlayacakmış gibi olma, göz kararması, nefes darlığı, ellerin ayakların soğuması, soğuk ter boşanması gibi durumlar söz konusu olabilir.
Stresin zararlı oluşu, stres esnâsında ortaya çıkan kimyevî maddelerin, normalden uzun süre ve normalden fazla miktarda salgılanması ile ortaya çıkabilen bozukluklara bağlıdır. Katekolaminler; stresler uzun sürdükçe kalp kasını yorarlar, kalbin çalışma ritmini bozarlar. Adalelerde ağrılı kramplar meydana gelir. Boyun, sırt ve omuzlarda ortaya çıkan ağrılar, kişiyi oldukça rahatsız eder. Katekolaminler, terlemeyi de arttırırlar. Solunum hızlanır. Ağızda kuruluk meydana gelir, yüzün rengi solar. Katekolaminler, kan şekerini de yükseltirler. Böylece devamlı stress altında yaşayanlarda şeker hastalığına zemin hazırlanmış olur. Mîdedeki asit salgısı da artacağından, bu şahıslarda mîde ülserinin görülmesi de sıktır. Kandaki asit-baz dengesinin bozulmasıyla, laktik asit oranı, ürik asit salgısı artar ve neticede gut hastalığı gelişir. Devamlı stres altında yaşayanlarda, katekolaminlerin kalp krizine de zemin hazırladıkları kabul edilmektedir. Streslerde kortikosteroidlerin dolaşımda artmasıyla, vücudun bağışıklık sisteminde bir duraklama olmaktadır. Dolayısıyla özellikle virüsler meydanı boş bulur ve böylece stres dönemlerinde müzmin enfeksiyonlar da kişinin peşini bırakmaz. Kortikosteroidlerin başka zararlı tesirleri de vardır.
Streslere en çok mâruz kalan kişilerin özellikleri şöyle sıralanabilir: Dâimâ hızlı hareket ederler. Kendilerine aşırı güven duydukları hissi bırakırlar. Kendilerine çok ehemmiyet verirler. Devamlı gerginlik içindedirler. Hızlı konuşurlar. El-kol hareketleri yaparlar. Dâimâ hırslı ve telâşlıdırlar. Alıngandırlar. Küçücük hâdisilere bile sinirlenirler. Zamanları hiç yoktur, her anları doludur, dolayısıyla karşısındakinin hep sözünü keserler.
Stres, çağımızın belki de en yaygın hastalığı olmasına rağmen, tedâvisi oldukça zordur. Stresin tedâvisindeki temel prensip, strese yol açan faktörleri uzaklaştırmaktır. Zâten bu uzaklaştırmanın güç olması sebebiyle tedâvi de zordur.
Strese karşı dayanıklı olmak için, şunlara dikkat edilmelidir: Sabırlı olmak, hoş görülü olmak, fazla alıngan olmamak, olur olmaz şeylere sinirlenmemek. Bütün bunları yapabilmeyi kendi kendine telkin etmek çok faydalıdır. Günlük işler arasında 5-10 dakika kadar kafa dinlemek, beslenmeye dikkat etmek, sigara ve içkiyi bırakmak, hafif sporlar yapmak, akşamları ılık suyla duş yapmak kişiyi oldukça rahatlatır.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, mâneviyatı yüksek, dindar kişiler, mâneviyatsız kişilere göre streslere karşı çok daha dayanıklıdır. Abdest alan, namaz kılan ve İslâmiyetin diğer emirlerini yerine getiren kişilerin stresleri oldukça az olmaktadır. Çünkü dînimiz sabırlı olmayı, herkesle iyi geçinmeyi, herkese güleryüz göstermeyi, affetmeyi, kanaatkâr olmayı, âsi olmamayı, herkese iyilik etmeyi yâni kısacası stresi önlemenin yollarını göstermektedir.
Peygamber efendimiz hadîs-i şerîflerinde buyuruyor ki:
İyi huylu olan dünya ve âhiret saadetine kavuşur.
Bir kimse, insanların kızacakları şeyde Allah'ın rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır.
Kızdığı zaman istediğini yapabilecek birkimse kızmazsa, Allahü teâlâ onu kıyâmet günü herkesin arasından çağırır, Cennette istediğin hûrinin yanına git der.
Allahü teâlânın yanında kulların en sevgilisi ahlâkı en güzel olandır.
Bir kimse Peygamberimizden nasihat isteyince; ?Kızma, sinirlenme? buyurdu. Aynı soruyu birkaç defâ sorduğunda yine; ?Kızma, sinirlenme? cevabını verdi. ?Tevekkül? yâni hayır ve şerrin yalnızca Allahü teâlâdan geldiğine ve kendisi için öylesinin hayırlı olduğuna inanmak, stresin ortaya çıkmasını önler. (Bkz. Tevekkül)