Rehber | Kategoriler | Konular
SADAKA
Alm. Almosen (n), Fr. Aumône (m), İng. Alms. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmayı niyet ederek ve kendilerinden bir karşılık beklemeksizin muhtaç olanlara, fakirlere verilen mal, para ve her türlü iyilikte, ihsanda bulunma. Sevap kazanmak için fakire hibe olunan, bağışlanan mala sadaka denir. Zengine sadaka diyerek verilen hediye olur.
Sadaka; iyilik, ihsan, ikram demektir. Fakir olan kimsenin de sadaka vermesi kıymetlidir. Zenginin ise, sadaka vermesi Allahü teâlânın kesin emridir. Zengine, malının zekâtını emredilenlere vermesi farz; sadaka-ı fıtrını, yâni fitresini vermesi de vâciptir (Bkz. Zekât, Fıtra). Kur'ân-ı kerîmde zekât karşılığı olarak ?sadaka? kelimesi de kullanılmaktadır. Farz ve vâcip olanlardan başka, sevap kazanmak niyetiyle kendiliğinden verilen ve sevâbı kıyâmete kadar devam eden sadakalara; sadaka-i câriye denir.
Bunlar (sadaka-i câriyeler); vakıf gibi devam eden sadaka demektir. Faydalı ilimden maksat faydalı bir kitap yazmaktır. İnsanlar bu faydalı kitaplardan istifâde ederek dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşurlar. Sâlih evlâdın iyi amellerinin sevâbından babası da istifâde eder. Okul, câmi, çeşme vs. gibi hayır hizmetleri de böyledir.
Sadaka vermek nâfile bir ibâdettir. Zekât vermek, borç ödemek, birinin hakkını iâde etmek ise, farzdır. Üzerinde zekât ve kul borcu bulunan kimselerin sadakalarına sevap verilmez. Dinde önce zekâtın verilmesi ve borcun ödenmesi emredilmiştir. Muhtaç olanlara ödünç vermek, sadaka vermekten daha faziletlidir, kıymetlidir. Fakirlere verilen sadaka, Allahü teâlâya ödünç vermektir. Hadîs-i şerîfte; ?İnsanlar sadaka olarak verdiği şeyi, Allah rızâsı için verirse, Hak teâlâ hazretlerine verilmiş gibi sayılır ki, karşılığında bin (veya iki bin) sevap alır.? buyruldu.
Îmânın kemâlâtı, olgunluğu, ahlâkın güzelliği ve insanlara iyilik yapmakla artar, çoğalır. Hadîs-i şerîfte; ?Sizin îmân bakımından mükemmel olanınız, ahlâken güzel olup, insanlara iyilik yapanlardır.? ve ?İnsanların en hayırlısı, iyisi, insanlara faydası olandır.? buyruldu. Başka bir hadîs-i şerîfte de; ?Bir kişi îmânın kemâlini isterse kendine insaf versin (yâni, tevâzu üzere hareket eylesin) ve fakir olduğu halde sadaka versin! Bu iki huy, îmânı kâmil derecesine yükseltir? buyruldu.
Sadaka, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği bir ibâdet olup, O'nun rızâsını kazanmaya bir vesile, bahâne olur. Bunun için sadakanın az ve çok olması arasında bir fark yoktur. Fakat niyetin hâlis, temiz olması şarttır. Nitekim, ?Allah'ın rızâsı baha ile değil, bahâne ile kazanılır.? denilmiştir. Sadaka; belâları önler, ömrü uzatır, bedene sıhhat verir, malı azaltmaz, arttırır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
Allah, bâzı kullarına dünyâda çok nîmet vermiştir. Bunları kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nîmetleri Allah'ın kullarına dağıtırlarsa, nîmetleri azalmaz. Bu nîmetleri Allah'ın kullarına ulaştırmazlarsa, Allah nîmetlerini bunlardan alır. Başkalarına verir.
Din kardeşlerine karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokaktan, taş, diken, kemik ve benzerleri gibi çirkin, pis ve zararlı şeyleri temizlemek, başkalarına su vermek hep sadakadır.