Rehber | Kategoriler | Konular
ORGANiK KiMYa
Alm. Organische Chemie (f), Fr. Organique Chimie, İng. Organic Chemistry. Karbon bileşiklerinin kimyâsı. Organik kimyânın gelişmesi 19. yüzyılın ortalarına rastlar. Fen bilimlerinin başlangıcı ile organik kimyânın tam târiflenmesi arasında uzun bir zaman vardır. Organik kimyâ, kimyânın bir kolu olarak ayrılıp gelişme göstermeye başladığı zaman, birçok organik bileşik uzun yıllardan beri bilinmekte ve kullanılmaktaydı. Eski belgelerde organik bileşik olan alkolün ve üzüm sirkesi olarak bilinen asetik asidin özellikleri hakkında sayısız bilgiler bulunmaktadır. Meselâ, indigo, alizarin gibi tabiî boyar maddeler Mısırlılar tarafından bilinmekteydi. Bundan başka bugün bir alkaloit olarak bilinen baldıran zehiri ve etkisi çok eski târihlerden beri bilinmektedir.
Organik kimyânın gelişmesi sırasında organik maddelerin çoğunun tabîattaki bitkisel ve hayvansal maddelerin kompleks karışımı olduğu sanılmıştı. Saf maddelerin elde edilmesi ve saflaştırılması metodları geçen son iki asırda süratle gelişmiştir. On dokuzuncu yüzyılın sonunda oldukça fazla sayıda organik madde tabiî kaynaklardan elde edilmiştir. Bunlar arasında alkol, üre, ürik asit ve diğer organik asitler söylenebilir.
Bütün bu maddeler bir veya farklı birçok canlı organizmadan elde edilmişlerdir. Bundan dolayı kimyânın bu kolunun canlı organizmalarla ilgili olduğu fikri gelişmiş ve bu yüzden organik (uzvî) kimyâ denmiştir. Bununla berâber Alman kimyâcısı Friedrich Wohler organik madde olan üreyi 1828'de herhangi bir canlı kaynak kullanmadan amonyum siyanattan elde etmiştir. Bundan sonra organik bileşiklerin sâdece canlı organizmalarda meydana gelebileceği fikrinden vazgeçilmiştir.
Organik bileşiklerin kantitatif (kemmî) analizleri hakkında ilk bilgiler Jean B. A. Dumes ve Liebıg tarafından ortaya konmuştur. S.Cannizarro ve F. A. Kekule organik bileşiklerin yapıları hakkında teoriler geliştirdiler.
Organik kimyâ önemini karbonun diğer elementlerden çok daha fazla sayıda bileşik meydana getirme kâbiliyetine borçludur. İkinci olarak, karbon atomunun mutlaka dört kovalent bağ meydana getirmesidir.
Organik bileşiklerle anorganik bileşikler arasındaki genel fark molekülde bulunan atomları birbirine bağlayan bağların tabîatıdır. Anorganik bileşiklerin çoğunu meydana getiren bağlar iyonik veya elektrovalens bağlardır. İyonik bağ, atomların son yörüngesindeki elektron dizilişini asal gaz elektron dizilişine benzetmek istemesi sebebiyle elektron alış verişi sonucu hâsıl olan iyonlar arasında meydana gelir. Atomun son yörüngesindeki elektron dizilişinin, soy gaz elektron dizilişine benzemesi için elektron transferi yerine elektron çiftlerinin ortaklaşa kullanılması ile meydana gelen bağ, kovalent bağ veya elektron çifti bağıdır.
Bağlardaki bu farklılıklar organik ve anorganik bileşiklerde bazı fiziksel özelliklerin farklı olmasına sebeb olurlar. Bu sebeple anorganik tuzlar, yüksek erime noktasına sahiptirler, destile edilemezler, suda çözünürler, susuz çözücüler de sınırlı çözünürler veya hiç çözünmezler ve erimiş veya sulu çözeltileri elektriği iletirler. Tersi olarak organik bileşikler düşük erime noktası gösterirler, destile edilebilirler. Suda sınırlı veya hiç çözünmezler. Organik bileşiklerin moleküler yapılarını açıklamak için bâzı kâideler geliştirilmiştir. Bağ yapan bir çift elektron bir tek çizgi ile, iki çift elektron iki çizgi, üç çift elektron üç çizgi ile gösterilir. Aslı karmaşık olan bu yapılar misallerde olduğu gibi baside indirgenmiştir.
H3C-CH=CH2 H3CCH=CH2
Karbon atomları arasındaki bağların tamâmı tek bağ ise, bu tip organik bileşiklere doymuş bileşikler; karbon atomları arasında bağlar birden fazla ise, doymamış organik bileşikler denir.
Karbon, diğer karbon atomları ile birleşerek bir seri bileşikler meydana getirir. Bunlar arasındaki fark belirli bir grup fazlalığıdır. Bu tip serilere homolog seriler denir.
Alkanlarda görüldüğü gibi bir bileşik, bir öncekinden (-CH2-) kadar farklıdır.
Terminolojik olarak organik bileşiklerin sınıflandırılması: Organik bileşiklerin sayısı iki milyona yaklaşmaktadır. Bu yüzden organik bileşiklerin sınıflandırılması milletlerarası bir kararla hâlen yapılamamıştır. İlk zamanlar, organik bileşikler, elde edildiği kaynağa göre sınıflandırılırdı. Organik bileşiklerin molekül yapıları belirlenmeye başladıktan sonra bu sınıflandırmalar daha mantıkî ve belli kâidelere dayanmaya başladı. Daha sonra Milletlerarası Kimyâ Birliği organik bileşiklerin adlandırılmasını belirli kâidelere bağladı. Bu adlandırma usûlüne Cenevre Adlandırma Usûlü de denir.
Karbon atomunun moleküldeki dizilişine, bileşikte karbondan başka atomların oluşuna veya olmayışına göre organik bileşikleri asiklik, karbosiklik ve heterosiklik şeklinde üç ana grupta, türeyenleri de ayrıca sınıflandırmak gerekir.
1. Asiklik organik bileşikler: Bu bileşiklerde karbon atomları zincirler hâlinde birbirlerine bağlanmıştır. Zincir düz veya dallanmış hâlde olabilir. Asiklik bileşikler önce iki sınıfa ayrılırlar: Asiklik hidrokarbonlar (Bkz. Hidrokarbon) ve Asiklik hidrokarbon türevleri. Türevler halojen, hidroksil, karbonil, karboksil, eter, amin, amid, merkaptan, ester vs. türevleridir. Bunlar fonksiyonel gruplarına göre sınıflanırlar. Meselâ bir alkana bir karbonil
grubunun girmesiyle aldehit meydana gelir.
2. Karboksiklik bileşikler: Bunlar halkalı yapıya sâhip olup aromatik ve alisiklik bileşikler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Aromatik bileşiklerde halkayı meydana getiren karbonlar arasında çift bağlar vardır. Benzen
naftalin ve fenatren aynı zamanda bunların türevleri aromatik bileşikler grubuna girerler.
Alisiklik bileşiklerde halkayı meydana getiren karbonlar arasında çift bağ yoktur. Meselâ; siklohekzan bir alisiklik bileşiktir.
3. Heterosiklik bileşikler: Bunlar da halkalı yapıya sâhiptir. Ancak halkada karbondan başka N,S,O, gibi hetero atomlar bulunmaktadır. Meselâ; 2-Azonaftalin