Rehber | Kategoriler | Konular
MiNERALOJi
Alm. Mineralogie (f.), Fr. Mineralogie (f.), İng. Mineralogy. Minerallerin bilimi. Her ne kadar jeolojinin bir dalı olarak kabul edilmekteyse de on sekizinci asırda kurulan jeolojiden 2000 yıl daha eskidir. Mineraloji, dünyâ kabuğundaki tabiî malzemenin incelenmesi sonucu çok eskiden başlatılmıştır.
On dokuzuncu yüzyılda İngiliz kimyâcı Edward Howard meteorlardaki kimyâsal maddeleri incelemeye başlamıştır. Böylece mineralojiye, gezegen türünden cisimlerden gelen kayaların benzer bileşenlerinin incelenmesi de katılmıştır. Meselâ, aydan getirilen 60 mineralin hemen hemen hepsinin yeryüzünde bulunanlarla aynı olduğu belirlenmiştir. Sâdece üç tânesinin yeni olduğu tesbit edilmiştir.
Bölümleri: Mineralojinin iki bölümünden birincisi fiziksel mineraloji olup, minerallerin fizikî özelliklerini ve kristallerin şekillerini inceler. İkincisi kimyâsal mineralojiyse, minerallerin kimyevî bileşenlerini incelemektedir.
Kristalografi, minerallerin tabiatta aldıkları geometrik şekilleri inceler ve başlangıcı çok eskilere dayanır. 1912'ye kadar mineralojinin bir bölümü olarak kabul edilmiştir. 1912'de Alman fizikçisi Max Von Laue kristallerin atomik yapılarının röntgen ışınlarıyla incelenebileceğini göstermiştir. Kristalografi hâlâ mineralojinin önemli bir parçası olmakla beraber kimyâ ve fizikçiler bu özelliğin önemini fark etmişler ve pekçok mineralin kristal hâlinde olduğu anlaşılmıştır.
Kristallerle, minerallerin arasındaki bu yakın ilişkinin fark edilmesinden sonra mineralojistler kristal ve mineralleri, kristal kimyâsı prensiplerine göre sınıflandırmaktadır. Meselâ, sınıflamada kullanılan kristal açılarının ölçümü, 1809'da İngiliz kimyâ ve fizikçisi William H.Wollaston'un optik ganyometreyi bulmasıyla daha da hassas bir şekilde yapılabilmektedir. Bu metod röntgen ışınları ve metodundan daha yaygın kullanılmıştır. Basit fiziksel mineraloji günümüzde daha çok, tahmin yapmakta ve amatör maksatlarla kullanılmaktadır. 1774'te kaya ve minerallerin sınıflandırılması Alman jeoloji ve mineraloji uzmanı Abraham G.Werner tarafından oldukça önce yapılmıştır. Bu ve benzeri çalışmalar kullanılarak minerallerin fiziksel ve kimyâsal özelliklerini gösteren tablolar yapılmıştır.
Fiziksel mineraloji: Minerallerin fiziksel incelenmesi, görünüşleri ve kristal şekilleri, renk ve parlaklıkları, damarları, yarılması ve kırılması, özgül ağırlığı ve sertliğinin belirlenmesini içine alır.
Optik mineralojinin fiziksel mineralojiden farkı, optik âletlerin kullanılması ve inceleme için mineralin ezilmesine, toz hâline getirilmesine ihtiyaç göstermemesidir. Gemoloji mineralojinin özel bir bölümü olup, kıymetli taşları inceler. Kıymetli taşların pekçoğu mineral olduğu için mineralojiyle yakından ilgilidir. Optik mineralojinin metodlarının önemli bir kısmı burada da kullanılır. Kıymetli taşları, hasar vermeden optik yolla tanımanın faydası açıktır.
Kimyâsal mineraloji minerallerin kimyâsal bileşimleriyle ilgilenir. Tabiî kimyâsal maddeler olan minerallerin kimyâsal incelemelerinde yaygın olarak alışılan genel metodlar kullanılır. Kimyâ biliminin ilerlemesiyle, kimyâsal mineralojide de gelişmeler kaydedilmiştir.
Ekonomik mineraloji metal olan veya olmayan minerallerin rastlama derecesi, çıkarılması, hazırlanması ve kullanılışı ile ilgilenir. Gerçek anlamda mineral olmamalarına rağmen, kayalar ve yakıtların benzer özellikleri de burada incelenir.
Uygulanması: Günümüzde mineraloji, verilen sıcaklık ve basınç şartlarında kristal fazlasının kararlılığını incelemektedir. Gâye, minerallerin fizikî özelliklerinin yapısından doğrudan doğruya belirlenmesidir. Elektron mikroskobunda ve alan-iyonu mikroskobundaki gelişmeler atomik yapılarının doğrudan belirlenmelerini mümkün kılmıştır. Mineraloji yeryüzünün üst kabuğunun özelliklerini açıklamağa yardımcı olmaktadır. Ayrıca, minerallerden faydalanmada, mâden cevherinin, seramik, çimento ve yakıtların özelliklerini belirtmekte de mineralojiden istifade edilir.
Âletler: El büyüteçleri dikkatli kullanılarak mineral hakkında önemli bilgiler elde edilir. Mikroskop eskiden beri kullanılmakta olup, yerini şimdi elektron mikroskobu, atomik kızılötesi spektroskobu ve röntgen ışınlarını yayan veya kıran âletler almıştır.