Rehber | Kategoriler | Konular
KIRIKLAR
Alm. Brüche (f.pl.), Fr. Fratures (f.pl.), İng. Fractures. Kemiğin devamlılığının veya anatomik bütünlüğünün bozulması. Kemiğin kırılması için, ya direkt olarak veya dolaylı olarak bir darbeye mâruz kalması lâzımdır. Meselâ, kol üzerine ağır bir cismin düşmesi ile kol kemiğinin kırılması direkt darbeye bir örnektir. Yüksek bir yerden atlayan bir şahsın omurgasının kırılması da dolaylı darbeye bir örnek olabilir. Kanser, multiple myeloma gibi bâzı hastalıklarda ise kemikler hafif bir dokunma ile de kırılabilmektedir ki, bunlara da Patolojik kırıklar denmektedir. Uzun süre yürüyüş yapanların, ayak tarak kemikleri de bâzan kırılabilmektedir ki bunlara da stress kırıkları adı verilir.
Kırıklı hasta, ağrıdan şikâyet eder. Bu ağrı, kendiliğinden olduğu gibi hareketle de artar. Hasta aynı zamanda fonksiyon bozukluğundan da şikâyet edebilir. Meselâ; uyluk kemiği kırığında ayağını kaldıramaz ve üzerine basamaz, kol kırığında da kolunu oynatamaz. Fakat bazı kırıklarda, kırık uçlar, birbiri içine girdiğinden hareket bozukluğu pek belli olmayabilir.
Kırık olan uzuvda şekil bozukluğu vardır. Sağlam tarafla karşılaştırmak, işi kolaylaştırır. Kırık yerde, şişlik ve kan toplanmasından ileri gelen morarma görülebilir. Büyük kırıklardan sonra hastalarda ateş yükselmesi, hafif sarılık, bazan aşırı kan kaybına bağlı şok dahi görülebilir.
Yaşağaç kırığı, çok defa çocuklarda görülür. Bunda kırık tam değildir. Kırılan kemik, iki ucundan aynı yönde tazyik altında kalmış, orta kısımdan bükülmüş ve neticede bir yanı kısmen çatlamıştır. Bu durumda, kırık olduğu halde, kısalık ve hareket kaybı yoktur.
Kırık kemiğin üzerini örten yumuşak dokular da yaralanmış ve kemik dışla temas eder hâle gelmiş ise açık kırık; aksi takdirde kapalı kırıktan bahsedilir. Kemik bir yerinden kırılmış ise basit kırık, birkaç yerinden kırılmış ise parçalı kırık denir.
Kırıklar, çeşitli istenmeyen durumlara da yol açabilmektedirler. Kırık yakınındaki bir arter yaralanıp, öldürücü kanamalara veya sıkışıp kangrene yol açabilir. Yakındaki toplardamarlarda tıkanıklık ve iltihap gelişebilir. Sinirler yaralanabilir. Kapalı kırığın açık hâle gelmesi, yumuşak dokuların kırık çevresindeki adalelerde kemikleşme odaklarının meydana gelmesi de söz konusu olabilir.
Kemik kırıklarının kaynama süresi yaşlandıkça uzamaktadır. Bu süre içinde hastanın beslenme durumu, kırığın şekli, yeri, kırık bölgesindeki kanlanma durumu ve istenmeyen durumların olup olmaması da rol oynar.
Kemik dokusu, nedbe dokusu ile değil, kendi hücreleri ile iyileşen bir dokudur. Kırığın iyileşmesi üç safhada olur: 1) İnflamasyon safhası, 2) Tâmir safhası, 3) Tekrar şekillenme safhası. Son safha, yâni kemiğin tamâmen eski hâline dönmesi çok uzun sürer. Meselâ, kaval kemiği için bu süre 6-9 sene kadardır.
Kırıkların tedâvisinde, ameliyatın gerekli olup olmadığına ancak doktor karar verebilir. Ameliyat gerekmeyen durumlarda, kırık uçlar usûlüne göre ucuca getirilir ve kırığın bulunduğu uzuv, alçıya alınarak tesbit edilir. Şurası unutulmamalıdır ki alçıya alınan uzuvda, alçı ile birlikte olarak karıncalanma, uyuşma, morarma gibi bir durum ortaya çıkarsa, derhal doktora başvurulmalıdır. Alçıdaki tesbit süresi kırığın ve hastanın durumuna göre değişir. Bu süre en az üç haftadır. Hastanelerde uygulanan traksiyon (çekme) da kırık parçalarının istikametini düzeltmek ve ucuca getirmek için lüzumlu bir tedâvi usûlüdür.
Kezâ cerrâhî olarak, kırık uçlarının düzeltilip, çivilerle, plakalarla, tellerle, vidalarla tesbitinin sağlanması da önemli bir tedâvi şeklidir.
Kırıklı hastaların özellikle proteince zengin besinlerle beslenmesine önem verilmelidir. Yatakta hareketsiz kalması önlenmelidir. Gerek tespit süresince, gerek tespitten sonra adalelerin küçülmemesi için fizik tedâvi usûlleri ve egzersizlere önem verilmelidir.
Kırıklarla ilgili olarak şu hususlar unutulmamalıdır:
Her kırık şüphesi olan vak'ada, kırık olmadığı kesin olarak anlaşılıncaya kadar kırık varmış gibi hareket edilmelidir.
Hastada, bir kemikte kırık bulunca, diğer kemiklerde de kırık olup olmadığı araştırılmalıdır.
Kırık olduğu anlaşılınca, kırığa komşu doku, damar ve organlarda da yaralanma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Kırıklı hastalar, hareket ettirilmeden önce, bulundukları yerde kırığı tesbit edilmeli (tahta parçaları ve bez parçalarından dahi istifade edilebilir), ondan sonra başka yere taşınmalıdır.
İlk fırsatta röntgen filmi çektirilmelidir.
Kırık, imkânlar elverdiğince erkenden yerine konmalıdır.
Omurga kırığından şüphe edilen durumlarda hasta taşınırken, omurganın normal eğrilikleri (bel açıklığı arkaya bombeliği öne kavisli durumda) korunarak taşınmalıdır.
Bir diğer önemli husus da, ehliyetsiz kişilere tedâvi için başvurmamalıdır. Bir tam teşekküllü hastânede ortopedi uzmanınca ve röntgen ve diğer muâyene usûlleriyle yapılan tedâvi dâimâ en iyisidir.