Rehber | Kategoriler | Konular
iSTiKLaL MAHKEMELERi
Millî Mücâdele sırasında TBMM kararlarına karşı çıkanları yargılamak için ve Cumhûriyetin îlânından sonra da ilke ve inkılaplara cephe alanları sorgulayıp cezâlandırmak üzere kurulan mahkemeler (1920-1927).
TBMM'nin Ankara'da toplandığı günlerde iç isyanların, millî ordunun kurulmasına karşı çıkanların ve askerden kaçma olaylarının önünü alabilmek için 29 Nisan 1920'de Hiyânet-i Vataniyye Kânunu çıkarıldı. Bu yasaya göre adı geçen suçlardan yakalananlar mahkemeye sevk edilecek, yargılanmalar on beş gün içinde sonuçlandırıldıktan sonra TBMM'nin onayı ile cezâlar infaz edilecekti. Ancak yasanın uygulanmasındaki aksaklıklar ve mahkemelerin yetersiz kalması üzerine Hıyânet-i Vataniyye Kânununda belirtilen suçlarla ilgili dâvâlara bakmak üzere İstiklâl Mahkemelerinin kurulması kararlaştırıldı.
Bu mahkemelerin kararları kesin olup, temyiz yâhut îtiraz yolu kapalıydı. Mahkemeler kararlarından sorumlu değildi. Mahkeme üyeleri hükümlerini vicdânî kanâatlerine göre vereceklerdi. Eylül-Ekim 1920'de Ankara, Diyarbakır, Eskişehir, Isparta, Kastamonu, Konya, Pozantı ve Sivas'ta sekiz ayrı İstiklâl Mahkemesi kuruldu. Bu mahkemelerin üyeliklerine Kılıç Ali Bey, Topçu İhsan (Eryavuz), Rasih Hoca (Kaplan), Muhittin Baba (Pars), Hamdi Namık (Gör), Hüsrev Sami (Kızıldoğan), Şeyh Servet Efendi, Tevfik Rüştü (Aras), Mustafa Necâti, Abdülkâdir Kemâli (Öğütçü) ve Refik Şevket gibi milletvekilleri seçildiler. Özellikle Kel Ali, Kılıç Ali ve Necip Ali idâm kararı vermekte meşhurdular. Üç Aliler olarak tanınırlar.
17 Şubat 1921'de Ankara İstiklâl Mahkemesi dışındaki mahkemelerin görevlerine son verildiyse de 23 Temmuzda beş ayrı bölgede İstiklâl Mahkemelerinin yeniden kurulması kararlaştırıldı. İstiklâl mahkemelerinin bu dönemdeki çalışmaları 20 Temmuz 1922'de sona erdi.
Cumhûriyetin îlânından hemen sonra İstanbul basınında hilâfet taraflısı yayınlar çıkması üzerine 8 Aralık 1923'teİstanbul İstiklâl Mahkemesi kuruldu. Şeyh Sait Ayaklanmasının ardından 1925 Martında Ankara ve Doğu Anadolu'da çalışmak üzere iki İstiklâl Mahkemesi daha kuruldu. Bu dönemlerde idâreye muhâlefet eden gazeteciler, eskiden dahi olsa inkılaplar hakkında yazı yazmış olan ilim adamları, Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası mensupları, İttihat ve Terakki Cemiyetinin yöneticileri ve adı devrimlere karşı olarak çıkan pekçok şahıs yargılandı ve îdam da dâhil ağır cezâlara çarptırıldılar. Bunlardan doğuda vazîfe gören İstiklâl Mahkemesi bir günde 47 îdam cezâsı vererek rekor kırmıştır.
İstiklâl Mahkemeleri 7 Mart 1927'de görevlerine son verilerek kaldırıldı. İstiklâl Mahkemeleriyle ilgili yasa hükümleri ise çok partili hayâta geçiş döneminde 4 Mayıs 1949'da Demokrat Parti milletvekillerinin teklifiyle yürürlükten kaldırıldı.
İstiklâl Mahkemelerinin ilk üç yıllık süresi içinde (1920-1923) yargıladıkları insan sayısı 60.000'i buldu. Bunlardan 3000'i îdam, 2000'i kalebentlik ve kürek cezâlarına çarptırılmış, 10.000 kadarı berâat etmiş, diğerleri de para ve hapis cezâlarına çarptırılmışlardır. İstiklâl Mahkemeleri çalışmalarının bu ilk devresine âit dosyaların âkıbeti meçhuldür. Bu devrede kurulan yirmi üç İstiklâl Mahkemesinden hangilerinin dosyaları mevcut, hangilerinin ki kayıp bilinememektedir.
Ancak İstiklâl Mahkemeleri hakkında o devirde görev yapmış olanların yayınladıkları hâtıratlardan bilgi sâhibi olunabilmektedir. Bunlardan İbrâhim Arvas'ın hâtıratına göre: ?Elazığ'da çeşitli suçlarla mahkemeye sevk edilenler îdam cezâsına çarptırılıyor ve sonra da 500 altın getirmesi karşılığında serbest bırakılıyordu. Bu sûretle Şark İstiklâl Mahkemesi Reisliğinden Ankara'ya dönen AliSaib Beyin yanında 60.000 altını olmuştu.?
Cumhûriyetin îlânından sonra teşkil olunan İstiklâl Mahkemelerinin çalışmalarına âit dosyalar meclis arşivinde bulunmaktadır. Bu arşivlerin, târihçilerin araştırmalarına açılması ile İstiklal Mahkemelerinin çalışmaları ve kararları hakkında daha sıhhatli bilgiler edinilebilecektir.
İstiklâl Mahkemelerinde yargılanan bâzı kimselerin suçları kânun çıkmadan önceki dönemlere âit olduğu halde, hattâ ortada hiçbir suç olmadığı halde yargılama yapılmıştır. Bunlardan en çok mağdur olanı İskilipli Âtıf Efendi (Hoca)dir.
Bu zât, Frenk Mukallitliği ve Şapka isimli bir eser yazmıştır. Bu eser, İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğünün izniyle yayınlanmıştır. Eserin yayınlanmasından çok sonra çıkarılan kânunla kurulan İstiklâl Mahkemeleri bu zâtı da muhâkeme etmiştir. Savcı üç yıl hapsini istediği halde, muhâkeme idâma mahkum ederek infaz ettirmiştir. Bu durum 1924 Anayasasına ve Cezâ Hukûkunun en temel ilkelerinden biri olan ?Suç ve Cezâların geçmişe yürümezliği? ilkesine açıkça aykırıydı.
Ayrıca İstiklâl Mahkemelerince verilen îdâm cezâları Kolordu komutanlıklarınca tasdik edilerek infaz edilmiştir. Halbuki bu tasdik yetkisi 1924 Anayasasının 26. maddesine göre açıkça TBMM'ye âit bir yetkidir.
Netice îtibâriyle bu mahkemeler gerek kuruluş, gerekse çalışma düzenleri îtibâriyle Anayasaya açıkça aykırıydılar. Mecliste bir çok hukukçu bulunduğu halde mahkeme üyeliğine özellikle hukukçu olmayan kimselerin seçilmiş olması izâhı mümkün olmayan bir durumdur.