Rehber | Kategoriler | Konular
GaZi
dînine, vatanına ve nâmusuna tecâvüz eden düşmanı def için muhârebeye katılan ve gazâdan sâlimen dönen Müslüman. Gâzinin çoğulu ?guzât?tır. Harpte ölenlere ise ?şehîd? adı verilir. Gâzi ve şehîd tâbirleri, Peygamber efendimiz devrinden beri kullanılmıştır. Peygamber efendimiz zamânındaki ilk Müslümanlar meşrû mâzeretlerinin hâricinde savaşlara katılırlardı. Bunun için hepsi gâziydiler. Bu sebepten gâzi ünvânının özel olarak verilmesine ihtiyâç yoktu. Beldeler fethedilip, Müslümanlar çoğalınca, herkesin savaşa gitme imkânı kalmadığından, harbe gidenleri ayırd etmek için, ?gâzi? ünvânı özellikle kullanılmaya başlanmıştır.
İslâm hükümdârları da, fertler gibi, bizzat savaşa katılır ve gâzi ünvânı alırlardı. Osmanlılarda pâdişâhlar da bizzat savaşlara katılmışlardır. İlk pâdişâhlar adlarına gâzi ünvânını eklediler. Osman Gâzi, Orhan Gâzi diye söylendi. Bunlardan Sultan Murâd Han muhârebe meydanında can verdi ve şehitlik rütbesine kavuştu. Fakat devlet büyüyüp fetihler çok fazlalaştıktan sonra, çeşitli sebeplerle sefere çıkamayan bâzı pâdişâhlar da zamanlarında kazanılan zaferlerden dolayı gâzi ünvânını aldılar. Şerefli olan bu ünvân rastgele verilmeyip, şeyhulislâmın fetvâsı ile resmen verilmiştir.
Türk edebiyâtında gazâları ve gâzilerin kahramanlıklarını anlatan eserler gazânâme veya gazavâtnâme adı altında toplanmıştır. İslâm edebiyâtındaki bu tür eserlerin en meşhurları Vâkıdî'nin Megâzî'si ve Battalnâme, Saltuknâme, Dânişmendnâme, Selimnâme, Süleymânnâme gibi eserlerdir.
Gâziliğin fazîleti (üstünlüğü) ile ilgili hadîs-i şerîflerden bâzıları şunlardır:
Bir kimse bir gâzinin başını gölgelendirse, onu da Allah kıyâmet günü gölgelendirir.
Bir kimse Allah yolunda bir gâziyi techiz ederse (donatırsa), kendisi de gazâ etmiş demektir. Kim de Allah yolunda gazâ eden kimsenin âilesine hayırla baktı ise o da gazâ etmiş demektir.