Rehber | Kategoriler | Konular

iMaM-üL-HAREMEYN

Şafiî mezhebinde fıkıh âlimi ve İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin hocalarından. Adı Abdülmelik bin Abdullah bin Yûsuf Cüveynî'dir. 1028 (H. 419) de Cüven'de doğdu. 1085(H. 478) te Nişâbur'da vefât etti.

İlk hocası, babası Muhammed Cüveynî'dir. Sonra Ebû Kâsım İsfehânî'den, Ebû Hasan Muhammed Müzekka'dan, Ebû Abdullah Habbâzî'den ilim tahsil etmiştir. İmâm-ül Haremeyn, fıkıhta, usûlde, kelâmda kendisine has, fakat Ehl-i sünnetten ayrılmayan bir yol tâkib etmiştir. Bu büyük âlim, gâyet fasih bir hatip, pek hassas ruhlu bir edipti. Saatlerce ders verir ve ifâdelerindeki belâgat ve âhenk, hiçbir sekteye uğramazdı. Sözlerindeki âhenk, akmakta olan berrak bir nehrin akışını andırırdı. Vâzlarındaki tesir dinliyenleri, ceryana tutulmuş gibi titretirdi. Dokunaklı bir beyit okunduğu veya mâneviyâta âit bir söz söylendiği zaman duygulanır, gözlerinden yaşlar akardı.

Tasavvuftan da büyük pay ve zevk almış, güzel ahlâkı kendisinde toplamıştı. Bunun için gâyet mütevâzî, insaflı ve kadirşinastı. Huzûrunda söylenilen her sözü nezâketle dinler, hoşuna giderse takdir eder, faydalı görürse, ondan istifâde ettiğini söylemekten çekinmezdi. Ara sıra şiir söyler, fakat manzûmelerini başkalarına okumazdı. İmâm-ı Gazâlî'yi yetiştiren bu büyük âlimin bir şiiri şöyledir:

Ey kardeşim, ilme altı şey kavuşturur,

Ve bunları genişçe sana edeyim beyan:

Zekâ, heves ve gayret, yetecek kadar da mal,

Bir üstâdın telkini, ayrıca uzun zaman.

İmâm-ül-Haremeyn henüz yirmi yaşına girmek üzereyken, babası vefât etmiş, kendisi de onun yerine müderris olmuştur. Bir taraftan yüzlerce talebeye ders veriyor, bir taraftan da ilmini arttırmak için Beyhekiyye Medresesine giderek, büyük âlim Ebü'l-Kâsım'ın derslerine devâm ediyordu. Daha sonra Nişâbur'dan Sirmenrey'e, sonra Bağdât'a giderek, oranın âlimleri ile görüşmüş ve onlarla sohbet etmiş, zamanla şöhreti her tarafa yayılmıştı.

Sonra Hicaz'a giderek, Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevverede dört sene kalmış, ilim ve ibâdetle meşgul olmuş ve ?İmâm-ül-Haremeyn? yâni Mekke ve Medîne imâmı, Mekke ve Medîne'nin en büyük âlimi ünvânını almıştı. Nihâyet Alparslan Selçuklu Devletine sultan olması üzerine, âlimlere çok kıymet verdiğinden, İmâm-ül Haremeyn, vatanı olan Horasan'a dönmüştür.

Vatanına gidince Nişâbur'daki Nizâmiye Medresesi müderrisliğine getirildi. Zamânın hükümdâr ve devlet ricâlinden büyük hürmet görmeye başladı. O muazzam ilim müessesesinde otuz sene kadar ilim yaymaya muvaffak oldu. Bir aralık da İsfehan'a giderek, Nizâmülmülk ile görüşmüş sonra tekrar Nişâbur'a dönmüştür.

İmâm-ül Haremeyn'in birçok kıymetli eserleri vardır. Bir kısmı şunlardır: Et-Tefsîr, Eş-Şâmil fî Usûliddîn, El-Burhan fî Usûlül-Fıkh, El-Gıyâsi (Vezir Gıyasuddîn Nizâmülmülk nâmına yazılmıştır.), Mugîs-ül-Hak fî İhtiyârî Ehak (Bu eserinde dört mezhepten birine uymanın vâcib (lâzım) olduğu ve dört mezhepten birine uymamanın felâket olduğunda icmâ bulunduğunu bildirmiştir.), Nihâyet-ül-Matrab fî Dirâyet-il Mezheb (Fıkha dâir olup, dört cilttir. Bunu Mekke-i mükerremede yazmaya başlayıp Nişâbur'da tamamlamıştır. Âlim İbn-i Hallikân onun bu eserini çok övmüştür.)


Konular