Rehber | Kategoriler | Konular
HaşiMiLER
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin dedesinin babası olan Hâşim'in neslinden olanlar. Benî Hâşim de denir. Hâşimoğulları demektir. Peygamberimizin babasının ismiAbdullah, dedesinin ismi Abdülmuttalib'dir. Sonra ceddi sıra ile; Hâşim (Amr), Abdü-Menâf (Mugire), Kuseyy (Zeyd), Kilâb, Mürre, Ka'b, Lüveyy, Gâlip, Fihr (Kureyş), Mâlik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike (Âmir), İlyas, Mudar, Nizâr, Me'add ve Adnân'dır. Peygamberimizin soyu İsmâil ve İbrâhim peygamberlere dayanır. İlk insan ve ilk peygamber Âdem aleyhisselâmdan beri peygamberimizin dedelerinin hepsi temiz kimselerdi.
Üçüncü nesilden dedesi olan Hâşim, Kureyş Kabîlesine mensuptur. Bu kabîle; Emevî, Nevfel, Abdüddâr, Esed, Teym, Mahzûm, Adiy, Cumah ve Sehm adında on kola ayrılmıştır. Mekke'de her kol ayrı bir hizmeti yapıyordu. Hâşimîler de, Kâbe kapısını açmak vazîfesini yürütüyorlardı. Hâşim, Kureyşlilerin Şam'da ticâret yapmaları için Bizans imparatoru Kayzer'den izin almıştı. Kendi de ticâretle meşgul oluyordu. Çok cömert bir zâttı. Kıtlık zamânı Mekke halkına Şam'dan getirdiği has buğdaydan yaptırdığı beyaz ve nefis ekmekleri et suyu ile tirit yaptırıp ziyâfet vermişti. Onun için kendisine ?Hâşim? denilmiştir. Asıl ismi Amr'dır. Şam'da Gazze'de vefât etmişti. Abdülmuttalib ve Esed adlarında iki oğlu vardı. Esed'in Huney isminde bir oğlu olmuş, fakat nesli devâm etmemiştir. Abdülmuttalib'in ise on oğlu ve beş kızı vardı. İşte Peygamberimizin babası Abdullah, Abdülmuttalib'in on oğlundan birisidir.
Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), amcalarının kıyâmete kadar gelecek oğullarına ?Hâşimî? veya ?Benî Hâşim? denir. Peygamberimizin soyu, kızı Fâtıma'nın iki oğlu hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin'in çocuklarıyla bugüne kadar devâm edegelmiştir. Hazret-i Hasan'ın evlatlarına ?şerîf? ve hazret-i Hüseyin'in evlatlarına ?seyyid? denir. Bunların babası hazret-i Ali, Resûlullah'ın amcası Ebû Tâlib'in oğludur. Seyyidler şerîflerden üstündür. Peygamberimizi ve akrabâsını sevmek, İslâm dîninde ibâdet sayıldığı için, Müslümanlar şerîflere ve seyyidlere dâimâ hürmet ve saygı göstermişlerdir. Ebû Leheb gibi îmân etmeyen akrabâsı sevilmez. Bilhassa Osmanlılar zamânında Peygamberimizin soyunu devâm ettiren ve O'nun torunları olan seyyidleri ve şerîfleri tanımak ve onlara gerekli hürmeti göstermek için görevli memurlar tarafından ayrı nüfus kütükleri düzenlenmiş ve bunlara mahsus mahkemeler kurulmuştur. Bütün evlatları orada kayıtlı olduğundan, yalancılar seyyidlik iddiâ edemezdi. Bugün de, çeşitli İslâm ülkelerinde ve Türkiye'de Eshâb-ı kirâmın evlâdı ve Peygamberimizin torunları olan seyyidler ve şerîfler vardır. Onların kıymetini bilenler hürmette kusur etmezler.
Hazret-i Ali'nin ve oğlu hazret-i Hasan'ın halîfeliğinden sonra, hilâfet (İslâm devlet başkanlığı) hazret-i Muâviye'nin halîfe seçilmesiyle Emevîlere geçmiş ve 750 senesine kadar devâm etmiştir. Bu târihten sonra, Peygamberimizin amcası olan hazret-i Abbâs'ın soyundan gelen Hâşimîler halîfe olmuşlar ve ?Abbâsîler? adı ile şöhret bulmuşlardır. İlk Abbâsî halîfesi Ebü'l-Abbâs Abdullah'tır (Bkz. Abbâsîler). Bunların Bağdat'taki hilâfetleri 1258 yılına kadar devâm etmiştir. Hülâgu'nun Bağdat'ı yıkıp yakmasından sonra, Mısır'a yerleşen Abbâsî halîfelerinin sonuncusu Yâkûb bin Müstemsikbillah hilâfeti kendi arzusu ile Mısır ve Hicaz fâtihi Yavuz Sultan Selim Hana teslim etti.
Osmanlılar, Hicaz, Mekke ve Medîne emirliklerini (vâlilerini) ekseriyâ şerîf veya seyyidlerden seçerlerdi. Mekke'nin son Osmanlı emîri Şerif Hüseyin'di. Şimdiki Ürdün Devletinin başkanı da hazret-i Peygamber'in soyundan olan Şerif Hüseyin'dir.