Rehber | Kategoriler | Konular

MUSaHiPZaDE CELaL

Türk tiyatro ve oyun yazarı. Asıl adı Mahmûd Celâleddîn'dir. 1935'te çıkarılan Soyadı Kânunu gereğince Musâhipoğlu soyadını aldıysa da Musâhipzâde Celâl diye meşhur oldu. Babası Gazhâne Başkâtibi Musâhipzâde Ali Bey, annesi Fıtnat Ecibe Hanımdır. 31 Ağustos 1868'de İstanbul'da doğdu. İlk tahsilini Firûzağa Sıbyan Mektebinde gördü. Sonra Tophane'deki Feyziye Rüşdiyesini ve Süleymâniye Nümûne-i Terakkî İdâdîsini bitirdi. 1889'da Bâbıâli Tercüme Odasında kâtip olarak vazife aldı. Bu arada Hukuk Mektebine devam ettiyse de bitiremedi.

Tercüme Odasındaki memuriyeti sırasında tiyatroyla ilgilenmeye başladı. Çeşitli konaklarda çok defâ kendi aralarında arkadaşlarıyla ortaoyunları tertip etti. Pekçoğunda bizzat oynadı. Ermeni Mınakyan Tiyatrosunun temsillerini devamlı olarak tâkip edince oyun yazmaya karşı merakı arttı. Ahmed Vefik Paşanın Moliére çevirilerini inceledi. Sahne tekniği meseleleriyle derinlemesine ilgilendi. İlk eseri olan Köprülüler'i İkinci Meşrutiyetten sonra 1912 yılında 44 yaşındayken yazdı ve aynı yıl Mınakyan Tiyatrosunda sahnelendi. Bu piyesini, 1913'te İstanbul Efendisi, 1917'de Macun Hokkası, 1919'da Yedekçi, 1920'de Kaşıkçılar ve başka oyunları tâkip etti.

Çeşitli vazifelerde bulunduktan sonra Üsküdar Defterdarlığındaki vazifesinden 1923'te emekli oldu. Evkâf Müzesine girdi.Cumhûriyetin îlânından sonra daha çok imkanlara kavuşan Musâhipzâde Celâl tiyatro yazmaya devam etti. Arka arkaya târihî hiciv özelliğinde eserler kaleme aldı.

Hemen hemen bütün tiyatroları Dârülbedâyî'de ve İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynandı. Ayrıca çoğu bestelenip operet veya şarkılı komedi olarak sahneye konuldu. İstanbul Şehir Tiyatrolarında vazife alması ve oyunlarının basitliği, eserlerinin devamlı oynanmasına yol açtı. Böylece yaygın bir şöhret kazandı.

Musâhipzâde Celâl, güldürme gücünün ötesinde bir sanat değeri taşımayan eserlerinde, umûmî çizgisi îtibâriyle Şinâsî'nin açtığı yerli komedi çığırını devam ettirdi. Osmanlı Sarayının, bürokrasisinin, âile hayâtının, dînî müesseselerin, örf ve âdetlerin karikatürize edilmiş olan sahneleri, tiyatrolarının hemen hemen değişmez temasını teşkil etti. Osmanlı cemiyet hayâtını, temel dînî, târihî değerleri ve şahsiyetleri, hemen hemen hepsini yanlış ve münferit hâdiselere dayandırarak gülünç tavır, jest, kıyafet ve tiplerle sahneledi ve alay etti. Musâhipzâde Celâl, 18. yüzyıldaki bâzı idârî bozuklukları ve din sömürücülüğünü malzeme olarak kullandı. Bunları temelden bozuk göstererek Avrupa'nın töre komedisi geleneğine bağlı taşlama, yergi ve komedi unsurlarını kullanarak seyirci üzerinde duygu sömürüsünde bulundu. Dînî ve geleneksel değerlerle alay etmesi yüzünden, halkın tiyatroya karşı nefretini uyandırdı. Musâhipzâde Celâl'in tuttuğu bu yol; Türk tiyatro-sinema sahasında ve toplum hayâtımız üzerinde kapanması güç yaralar açtı. Kendi târihine, kültürüne, dînine ve geleneklerine düşman ve yabancı bir neslin yetişmesine sebep oldu.

Dil ve üslûp bakımından da edebî bir değeri olmayan Musâhipzâde Celâl'in eserleri dikkatsiz, aceleyle ve itinasız olarak kaleme alınmıştır. Bu eserlerde dilbilgisi hatâları ve cümle düşüklükleri pekçoktur.

Hayâtının son döneminde İstanbul Şehir Tiyatrosunun Kütüphânesinde vazife yapan Musâhipzâde Celâl'in (Son yıllarda yazdığı tiyatronun dışında) bir kitabı, önceki çalışmalarıyla kıyas edilirse, Osmanlı târihine daha objektif, hattâ daha bir sempatiyle yaklaştığını gösterir. Meselâ, 1946 senesinde yazdığı Eski İstanbul Hayâtı adlı hâtıra mâhiyetindeki kitabında Osmanlı örf ve âdetlerini kinden ve istihzâdan (alaydan) uzak bir kalemle dile getirmiştir. Üzerinde pek durulmamış ve unutulmaya bırakılmış bâzı Osmanlı örf ve âdetlerinin repertuvarı olan kitapta, Musahipzâde Celâl, bizzat yaşadığı veya büyüklerinden dinlediği son iki yüz yıllık Osmanlı âile, hayat, mektep, esnaf teşkilâtı ve âdetlerini günlük hayatın çeşitli tezâhürleri biçiminde işlemiştir.

13 Şubat 1952'de 40. sanat yılı jübilesi yapılan Musâhipzâde Celâl, 20 Ağustos 1959'da İstanbul'da öldü.

Eserleri:

Tiyatro türündeki eserleri şunlardır: Türk Kızı, Köprülüler, İstanbul Efendisi, Lâle Devri, Macun Hokkası, Yedekçi, Kaşıkçılar, Atlı Ases, Demirbaş Şarl, İtâat İlâmı, Moda Çılgınlıkları, Fermanlı Deli Hazretleri, Aynaroz Kadısı, Kafes Arkasında, Bir Kavuk Devrildi, Mum Söndü, Pazartesi... Perşembe, Gül ve Gönül, Balaban Ağa, Selmâ, Genç Osman.

1936'da iki ciltte toplanan 18 oyunundan geniş bölümler, Orhan Hançerlioğlu'nun incelemesiyle birlikte 1970'te Musahipzâde Celâl-Bütün Oyunları adıyla yayınlandı. Aynaroz Kadısı ve Bir Kavuk Devrildi oyunları İpek Film Şirketi tarafından sinemaya aktarıldı. 1958'de çıkan bir yangında Bir Kavuk Devrildi'nin filmi yandı. Hâtıra türündeki eseri ise ?Eski İstanbul Hayâtı? adıyla neşredildi.


Konular