Rehber | Kategoriler | Konular

MENEKşEGiLLER (Violaceae)

Alm. Veilchengewaechse, Fr. Violacees, İng. Violaceae. Otsu veya odunsu, karşılıklı veya sarmal dizilişli yaprakları bulunan bitkiler. Yapraklar basit ve genellikle stipula (kulakçık)lıdır. Çiçeklerinin beş çanak ve beş taç yaprağı vardır. Taç yapraklarından biri altta büyük, diğerleri üstte daha küçüktür. Altta bulunan büyük taç yaprağının arasına bir çanak yaprağı, yandaki taç yapraklarının altına da birer çanak yaprağı düşmektedir. Taç yapraklarına bitişmiş, beş erkek organ bulunur ve bunun ikisi nektaryum (bal özü bezi) şeklindedir. Meyve, kapsül veya üzümsü meyve tipindedir ve çok tohumludur. Tropik bölgelerden mutedil bölgelere kadar yayılmış 16 cins ve 850 kadar türü vardır. Memleketimizde bir cins menekşe (Viola) ve 21 türü yetişir.



MENEMEN OLAYI; İzmir İline bağlı Menemen ilçesinde 23 Aralık 1930 tarihinde Derviş Mehmed ve arkadaşları tarafından girişilen hareket ve sonrasında meydana gelen hâdiseler.

Serbest Cumhûriyet Fırkasının feshedilmesinden yaklaşık bir ay kadar sonra meydana gelen olay Örfî idâre (Sıkıyönetim) Mahkemesi savcısının belirttiği gibi bir esrarkeş olan Derviş Mehmed ve arkadaşları tarafından tertip edilmiştir. Aslen Giritli olup İslâmiyet hakkında bilgisi olmayan, her türlü teşvik ve tahrike kapılabilecek özellikte câhil bir kimse olan Derviş Mehmed, etrafına topladığı Sütçü Mehmed, Şamdan Mehmed, Nalıncı Hasan ve Zekî Mehmed adlı kişileri kendisinin Mehdî olduğuna inandırdı. Mehdî olduğunu kabul eden kişilerle birlikte 1930 senesi Aralık ayının sonlarına doğru Manisa'dan Menemen'e gitmek üzere yola çıktılar. 23 Aralık 1930 günü sabaha karşı Menemen'e ulaşan Derviş Mehmed ve arkadaşları, o gün sabah namazı vaktinde şimdiki belediye binasının arkasındaki câmiye girdiler. Sabah namazından sonra, Derviş Mehmed adlı esrarkeş câmide bulunan ve üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı olan sancağı eline alarak câmiden çıktı. Dışarı çıkan cemâate karşı; ?Ey Müslümanlar! Ne duruyorsunuz. Halife Abdülmecid Efendi hududa geldi. İşte Sancak-ı Şerîf çıktı, gelin toplanın, şerîat isteyelim!? diye bağırmaya başladı.

Cemâatin şaşkın bakışları arasında tekbir getirerek ilerleyen Derviş Mehmed ve arkadaşları, sancağı hükümet konağı önündeki meydana diktiler. Bu sırada bâzı saf ve câhil kimseler de bu gruba katıldı. Derviş Mehmed yüksek sesle bağırıp bütün Menemenlileri Sancak-ı Şerif altında toplanmaya dâvet etti. Bu sırada durumu haber alan bir jandarma yüzbaşısı yanındaki sekiz erle birlikte olay yerine geldi. Fakat bu yüzbaşı Derviş Mehmed serserisinin ve etrafındaki gâfillerin çılgınlığını önleyemedi. Civardaki kışlada nöbetçi olarak bulunan yedek subay Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay yanına aldığı bir manga askerle birlikte Hükûmet meydanına geldi. Askerlere ?Süngü tak!? emrini verdikten sonra tek başına Derviş Mehmed'in üzerine yürüdü. Bu sırada duyulan bir silah sesiyle Kubilay yaralandı. Derviş Mehmed serserisi eline geçirdiği bir bağ bıçkısıyla Kubilay'ın başını kesti. Bu kesik başı bir iddiaya göre, götürüp câmi avlusundaki musalla taşının üstüne koydu. Başka bir iddiaya göre ise sancak gönderinin ucuna taktı. Kısa sürede korkunç bir hal alan olay üzerine orada bulunan kimseler sağa sola kaçışmaya başladılar. Bu sırada olay yerine gelen bir bölük asker, meydanı kuşattı. Çarpışma başladı ve açılan makinalı tüfek ateşi sonunda Derviş Mehmed serserisiyle, Sütçü Mehmed ve Şamdan Mehmed öldürüldüler. Nalıncı Hasan Manisa'ya kaçtı. Zekî Mehmed ise çarpışmanın başlamasından bir müddet sonra ölü taklidi yaparak meydana uzandı. Mâsum bir mahalle bekçisinin de öldüğü Menemen olayı üzerine toplanan Bakanlar Kurulu; Menemen Olayının Cumhûriyete karşı büyük bir ayaklanma olduğu gerekçesiyle Menemen ile Manisa ve Balıkesir'in merkez ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim îlân etti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal de olayın siyâsî kaynaklarının araştırılmasını, olayla ilgili görülen herkesin şiddetle cezalandırılmasını, verilen ölüm cezâlarının hemen yerine getirilmesini, olaya seyirci kalan, hattâ açıktan açığa destekleyen Menemen halkının başka yere göç ettirilmesini, Serbest Cumhûriyet Fırkasını desteklemiş olan muhalif basına karşı sert tedbirler alınmasını istedi.

Örfî İdare (Sıkıyönetim) kumandanlığına Fahrettin (Altay) Paşa, Örfî İdâre Mahkemesi başkanlığına da kolordu kumandanı Mustafa (Muğlalı) Paşa getirildi. Sıkıyönetim Mahkemesi tahkikata başladığından îtibâren geniş çapta tutuklamalarda bulundu. Nakşibendiyye yolu büyüklerinin hepsi tutuklanarak hapsedildi. 2200 kişinin yargılandığı mahkeme neticesinde 37 kişi îdâma mahkûm edildi. 41 kişi çeşitli cezâlara çarptırıldı. Bilâhare bu 37 îdâm mahkûmundan yedisi hakkındaki karar bozuldu, ikisi vefât etti, diğer yirmi sekiz kişi 1931 yılı 3/4 Şubat gecesi sabaha karşı îdâm edildiler. Sıkıyönetim mahkemesinin soruşturmasında olayın siyâsî bir yönü bulunmadığı ve mahallî nitelikte olduğu kanaatine varıldı. 26 Şubat 1931'de Balıkesir ve Manisa'nın merkez ilçelerinde 8 Martta da Menemen'de sıkıyönetim kaldırıldı. Menemen halkının başka bir yere göç ettirilmesinden de vaz geçildi. Menemen'de daha sonra Asteğmen Kubilay'ın anısına bir anıt dikildi.

Yalan Söyleyen Târih Utansın kitabının 1. cilt 287-302. sayfalarında Menemen Olayıyla ilgili özet olarak şu bilgiler verilmektedir:

?Menemen olayı Cumhûriyet devrinin henüz aydınlığa kavuşmamış olaylarındandır. Bu olayın bir irtica olayı olduğu nakledilegelmişse de henüz gerçek yüzü ortaya çıkarılıp, yazılıp söylenmemektedir. Sultan İkinci Abdülhamîd Hanı tahttan indirmek için iç ve dış mihraklarca tertiplenmiş olan 31 Mart Vak'asıyla çok benzerliği bulunan Menemen Olayı, iddiâ edildiği gibi gerçekten bir irticâ olayı mıdır? Yoksa 31 Mart Vak'asında olduğu gibi bâzı gafillerce sahneye konmuş bir irticâ oyunu mudur? Bu soruların kesin ve net cevabı elde bulunan bilgi ve belgelerle henüz verilememektedir. Ancak câhil ve İslâmiyetle alakası olmayan kişiler tarafından icrâ edilmesi bu olayın İslâmiyete düşman olan, Müslümanları sindirmek için çalışan bâzı mihraklar tarafından tertiplenmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Olayın tertipleyicilerinden olan ve olay yerindeki çarpışmalar sırasında ölü taklidi yaparak meydana uzanıvermiş olan Zekî Mehmed'in ölmediği anlaşılıp ellerine kelepçe vurulduğu sırada; «Bunlar da ne be! Hani bize para vereceklerdi?» sözü olayın gizli eller tarafından tertiplendiği iddiasını kuvvetlendirmektedir.?

Genelkurmay Harp Târihi Başkanlığı Resmî Yayınları 8 seri nolu Türkiye Cumhûriyetinde Ayaklanmalar adlı kitabın 362. sayfasında Menemen Olayıyla ilgili olarak ?Olayda Dikkati Çeken Önemli Hususlar? başlığı altında şöyle denilmektedir: ?İlk defâ ortaya atılan bu şerirler (kötü kişiler) bir süre Manisa'da bir esrarkeş kahvesinde sık sık toplanarak burayı bir tekke hâline getirmişlerdi. Özellikle son günlerde sakal bıyık bırakarak büsbütün dikkati çeker bir hal aldıkları halde ve bu hal ilçe zabıtasınca da bilindiği halde, Manisa'dan birden bire ortadan kayboldukları zaman âilelerinin hükûmete mâlumat vermiş olmalarına rağmen, hükûmet hiçbir teşebbüste bulunmadığı gibi, civar ilçelerin de dikkatini çekmemişti. Ayrıca bu hareketin Manisa'da veya dışarıda bir örgüte bağlı olduğu üzerinde bir soruşturma da yapılmamıştı.

Manisa'dan ayrıldıktan sonra Paşaköy, Yağcılar,Bozalan, Çukurköy civarlarında 15 gün kadar dolaşarak ahâliye bir takım telkinlerde bulundukları halde, bu durumdan kimsenin haberi olmamıştı.

Kezâ 23 Aralık 1930 günü sabah namazına doğru silâhlı olarak Menemen'e giren ve ahâli ile birlikte sabah namazını kıldıktan sonra ellerine bir bayrak alarak ahâli ile birlikte câmiden çıkışlarından ve hükûmet konağı önüne kadar gelişlerinden yetkililer hiçbir şekilde mâlumat alamamıştı.?

1985 yılında Ankara'da yayınlanan Türkiye'de Anarşi ve Terörün Hedefleri (YÖK Raporları) adlı kitabın 78. sayfasında şöyle denilmektedir: ?1930 yılında Menemen'de meydana gelen olaylara karışanların Giritli olması, hâdisenin geliştiği köylerin halkının Rumeli'den gelmiş göçmenler olması ve olayda İslâm dîniyle alâkaları bulunmayan Yahûdî şahısların da yer alması, son derece dikkat çekicidir.?


Konular