Rehber | Kategoriler | Konular

MEHMED NaMIK PAşA

Osmanlı devlet adamı. 1804 yılında İstanbul'da doğdu. Divân-ı hümâyûn hocalarından Halil Ramis Ağanın oğludur. Muntazam bir tahsil ve terbiye gördü. Mühendishane-i Berri-i Hümâyûnu bitirdikten sonra bilgisini artırmak için Paris'e gönderildi. 7 Ekim 1826'da Ruslarla imzâlanan Akkerman Sözleşmesine ikinci tercüman olarak katıldı. Ahmed Fevzi Paşa ile birlikte Mekteb-i Harbiyeyi kurdu. Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından mütercim Mehmed Rüşdü Paşa ile birlikte bâzı Fransızca askerî nizamnâmeleri Osmanlıcaya çevirmekle vazifelendirildi. 1843'de müşir rütbesiyle Arabistan ordusu komutanlığına getirildi. Lübnan meselesinin hallinde büyük yararlığı oldu. 1852'de önce Tophâne Müşirliğine ardından Ticâret Nâzırlığına tâyin oldu. Bursa (1855) ve Kastamonu (1857) vâliliklerinde bulundu. 1858'de tekrar Arabistan Ordusu Komutanı sıfatıyla Irak ve Hicaz Müşirliğine getirildi. Kıbrıslı Mehmed Emin Paşanın sadârete gelmesinden sonra 1860'da seraskerliğe tâyin edildi. Şurâyı Devlet Başkanlığı (1871) ve Bahriye Nâzırlığı(1875) görevlerinde de bulunan Nâmık Paşa 1877'de Âyan Meclisi üyeliğine seçildi. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonunda Edirne Mütârekesini imzâlayan Osmanlı heyetinde yer aldı. 1883'te Şeyhü'l-vüzerâ ünvanını alan Nâmık Paşa, 16 Eylül 1892'de İstanbul'da vefât etti. Kabri Karacaahmed Mezarlığındadır.

Dört pâdişah devrinde vatanına ve milletine hizmet etmiş, şeyhü'l-vüzerâ pâyesine layık görülmüş olan Nâmık Paşa çok cömert ve iyilik sever bir kimse idi. Tekaüt olduktan sonra Ayaspaşa'daki konağında otururken her Cumâ kendi eliyle civârın fakirlerine sadaka dağıtırdı. Uzun seneler âdet edindiği bu sadakadan dolayı Cumâ günleri konağın etrafı satıcılarla âdeta mesire yerine dönerdi.

Nâmık Paşa bulunduğu görevlerde de adâleti gözetir ve halka karşı zulmetmemek için fevkalâde dikkat ederdi. Bir defâsında Kosova kumandanı olan oğlu Ferik İbrahim Paşanın bâzı askerî binâların inşâsı için halktan para topladığını duyunca şöyle haber gönderdi; ?Bir devlet kurulduğu zaman tebeasına; ben sizin ırz ve nâmusunuzu, mal ve canınızı ve sınırlarınızı korumak için güvenlik kuvvetleri tertipleyeceğim. Çocuklarınızı yetiştirmek için mektepler, tarım ve ticâretinizi her türlü kolaylığa kavuşturmak için yollar açacağım. Siz de buna karşılık bana her sene şu kadar vergi vereceksiniz, demiş olur. Bu, taraflar arasında yapılmış bir antlaşmadır. Artık bundan fazla bir şeyi halktan istemek zulümdür. Zulmün düşmanı ise Allah'tır. Eğer benim bu ihtarımdan sonra da yardım toplamaya devam edersen âhirette iki elim yakandadır.? Bu baba ihtarına derhal uyan İbrahim Paşa da hayırlı bir evlat olduğunu göstermiştir.

Nâmık Paşanın Konya'nın Dolay mevkiinde yaptırmış olduğu bir câmii bulunmaktadır.


Konular