Rehber | Kategoriler | Konular

MaVERaüNNEHR

Alm. Transoxanien (n), Fr. Transoxanie (f), İng. Transoxiana. Amu Derya (Ceyhun), Sird Derya (Seyhun) nehirleri arasında kalan ünlü Türk ülkesi. Bu târihi belde bugün, Özbekistan, Kalpakistan'ın bir bölümü ile; Tacikistan, Kırgızistan'ın güney kısmını; Kızılkum Çölü ile Kazakistan'ın bir kısmını içine almaktadır. 660.000 km2 yüzölçümü vardır. Bölgede, çoğunluğunu Türklerin teşkil ettiği 16 milyon insan yaşamaktadır.

Bölgede ilk çağlardan beri Türkler ve İranlılar yaşamıştır. Asya Hun İmparatorluğu (M.Ö. 4. asır-M.S. 48), Göktürk İmparatorluğu (951-744), Uygur İmparatorluğu (774-1209), Sâmânîler (819-1005), Karahanlı Devleti (840-1212), Gazneli Devleti (963-1186). Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157), Harezmşahlar Devleti (995-1231), Timur İmparatorluğu (1370-1506). Çağatay Hanlığı (1227-1370), Şeybânîler (1500-1598) bölgede hâkim olmuşlardır.

Müslümanlar, Mâverâünnehr'e ilk defâ; 667'de El-Hakem bin Ömer-el-Gıfarî komutasında giderek bölgede üç yıl kalmışlardır. Daha sonra bâzı seferler düzenlendiği halde, Arap orduları geçici ve mevziî başarılar elde ettiklerinden dolayı Mâverâünnehr'deki hâkimiyetleri sürekli olmamıştır.

Halife Kuteybe bin Müslim'in düzenlediği seferler neticesinde, Usrüşene hâriç, bütün bölge Müslümanların hâkimiyetine girdi. Bölgede İslâmiyyet hızla yayıldı. Horasan'a tâyin edilen Vâli Nasr bin Seyyar uyguladığı başarılı siyâsetle halkı İslâmiyete ve Müslümanların hâkimiyetine ısındırmayı başardı. Bölgenin Müslüman olması bâzı beylerin menfaatlerine dokunduğu için, Nasr'a karşı çıktılarsa da Nasr uyguladığı siyâsetle halka kendisini sevdirmiş olduğundan isyancılar başarı sağlayamadılar. Daha sonra bölgede hâkim olan Müslüman Tâhirîler ve Sâmânîler, Nasr'ın uyguladığı usûlü aynen devâm ettirdiler. Nasr'ın başarılı olmasının sebebi, orta tabaka ve çiftçi halkın desteğini sağlamasıdır.

Mâverâünnehr, Sâmânîler devrinde İslâm dünyâsının parlak bir medeniyet alanı hâline geldi. İslâm âleminin meşhur âlimlerinden olan Ebü'l-Hasan Harkânî, Ebû Ali Fârmedî, Yûsuf-i Hemedânî, Abdülhâlık Goncduvânî, Ârif-i Rivegerî, Ali Râmîtenî, Muhammed Bâbâ Semmâsî, Seyyid Emir Külâl, Behâeddin-i Buhârî, Alâüddin-i Attâr, Ya'kub-ı Çerhî, Ubeydullah-ı Ahrâr, Muhammed Zâhid, Derviş Muhammed, Hâcegî bu bölgede yaşamışlardır. İlim ve irfân kaynağı olan yukarıdaki büyük âlimler, bu beldeden dünyâya ilmi, irfanı İslâmiyetin örnek ahlâkını yaydılar, pekçok talebe yetiştirdiler. Bu âlimlerin yazdıkları ciltler dolusu eserler Buhâra, Semerkand ve Taşkent kütüphânesinde bulunuyordu. Fakat komünistler bu bölgeyi ele geçirince, Türk milletinin İslâmı kabulünden sonra, dînî âbidelerle süsleyip, İslâm mîmârîsi ile şarkın birer pırlantası hâline getirdiği Buhâra, Semerkand, Taşkent ve Kaşgar, gibi Mâverâünnehr şehirlerinde mevcut milyonlarca kitabı, Kur'ân-ı kerîm ve hadis kitapları başta olmak üzere, bütün dînî eserleri toplayıp sokaklarda yırtarak ayaklar altında çiğneyip yaktılar. Bununla da kalmayıp, halkın elinde bulunan dînî, millî ve târihî kitapların hükümete teslim edilmesini emretmişler ve topladıkları bu kıymetli eserleri de aynı şekilde imhâ etmişlerdir. Kitaplarını teslim etmeyen binlerce Müslümanı ve din âlimlerinin büyük kısmını Sibirya'ya sürmüşler ve şehit etmişlerdir. İş İslâmî eserlerin yok edilmesiyle bitmemiş, yalnız Buhâra'da 360 câmi ve mescid yıktırılmıştır. Bir medrese din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmak için bırakılmıştır. Semerkand'daki Uluğ Bey Medresesi de din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmıştır. Ruslar yalnız İslâm mâbedlerine el atmakla kalmamış, bölgede bulunan kiliseleri de kapatarak basketbol ve voleybol salonu yapmışlardır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bu târihî eserler ve mâbetler de hürriyetlerine kavuşmuş ve büyük bir tâmir ve restorasyon faaliyeti başlamıştır.


Konular