Rehber | Kategoriler | Konular

iMaDüDDiN KaTiBEL-iSFEHaNi

büyük mücâhid Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinin Nizâmiye Medreselerinden yetişen târihçi ve İslâm âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Hâmid Safiyyüddîn el-İsfehânî olup, künyesi Ebû Abdullah'tır. Lakabı İmâdüddîn'dir. Kâtib-ül-İsfehânî diye de bilinir. 519 (M. 1125) senesinde İsfehan'da doğdu. 597 (M.1201) senesinde Ramazân-ı şerîf ayının 1. günü Şam'da vefât etti.

İmâdüddîn el-İsfehânî, doğum yeri olan İsfehân'da ilim tahsiline başladı ve kendini yetiştirdi. Sonra 1139'da Bağdat'a gidip Nizâmiye Medresesinde fıkıh ve edebiyât öğrendi. 1148'de Musul'a, 1149'da âilesi ile beraber tekrar İsfehân'a döndü. 1155'e kadar burada kaldı. İlim tahsiline devam etti ve eserleri için malzeme topladı. 1155'de âilesi ile berâber tekrar Bağdat'a gitti ve ilim tahsiline devâm etti. Mısır da dâhil olmak üzere birçok yerdeki âlimlerden ilim öğrendi ve hadîs-i şerîf dinledi. Kendisinden de; İbn-i Halil, Şihâb el-Kûsî ve Abdülazîz bin Osman el-İrbilî gibi zâtlar rivâyetlerde bulundular.

Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve ediplerinin büyüklerinden olan İmâdüddîn el-İsfehânî, ilm-i hilâf (mukâyeseli hukûk), şiir, beyân, nazm, neşir ve târihte de söz sâhibiydi. Bunlardan bilhassa kitâbette (güzel yazı yazmakta) o kadar şöhret sâhibi olmuştu ki, kendisi Kâtib-ül-İsfehânî diye tanınırdı.

İmâdüddîn İsfehânî, Bağdat'ta vezir İbn-i Hübeyre ile tanıştı. Aralarında yakınlık, muhabbet hâsıl oldu. Vezirin teşvik ve desteği ile önce Basra, bilâhare Vâsıt şehrinin nâzırlığına tâyin oldu. Vezirin vefâtından sonra himâyesiz kalıp memuriyetten ayrıldı, Şam'a gitti. Bu sırada Şam'da Türk hükümdarlarından Melik Âdil Nûreddîn hüküm sürüyordu. İlim ve fazîletin hâmilerinden sayılan Melik Nûreddîn'in sarayındaki ilim meclislerine dâhil oldu. Bu meclise girmesine de Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin pederi Emir Necmüddîn ve Kâdı Kemâleddîn Ebü'l-Fadl vâsıta oldu. Kendisini melike pek kolay sevdiren İmâdüddîn İsfehânî, husûsî meclislere dâhil oldu, özel kâtipliğe yükseldi. Selâhaddîn-i Eyyûbi ile samimiyetleri bu zaman içinde arttı. Sultan kendisini husûsî sefâretle Bağdat'a halîfe Müstencid'e gönderdi. Bağdat dönüşünde kendi ismini taşıyan medresenin müderrisliğine tâyin oldu. Melik Nûreddîn'in vefâtı ile tekrar Şam'a döndü. Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin iltifatlarına kavuştu ve bu büyük mücâhidin bütün şanlı muhârebelerinin takdirkâr şâhidi oldu. Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin vefâtından sonra kendi köşesine çekilip, geri kalan ömrünü kitap yazmakla geçirdi. İsmini hürmetle yâdettiren eserlerini meydana getirdikten sonra Şam'da rahmet-i Rahmâna kavuştu.

Eserlerinin bâzıları şunlardır: Harîdet-ül Kasr, El-Berk-uş-Şâmî, El-Feth-ul-Kıssî fil-Feth-il-Kudsî, Dîvân-ı Resâil, Dîvân-ı Şiir, Es-Seyl alez-Zeyl, Nusrat-ül-Fetre ve Usrat-ül-Katre, Zübdet-ün-Nusrati.


Konular