Rehber | Kategoriler | Konular

MEVLaNa şEHKUBaD şiRVaNi

on beşinci yüzyılda Şirvân'da yetişmiş olan evliyâdan. Şirvân Sultânı KaraHalil'in Akrabâsıdır. Şirvân'da doğdu. Doğum târihi belli değildir. 1504 (H. 910) senesinden sonra Şirvân'da vefât etti. Kabri, hocası Mevlânâ Muhammed Rukiyye'nin türbesinin yanındadır.

Uzun seneler muhtelif yerlerde vâlilik ve idârecilik yapan Mevlânâ Şehkubâd Şirvânî, Allahü teâlânın lütuf ve ihsânı ile dünyâ malını ve makamını terketti. Kendini Allah yoluna adadı. Tasavvuf yoluna girip Dede Ömer Rûşenî'nin sohbetlerine devâm etti ve ondan feyz aldı. Yüksek derecelere ulaştı. Daha sonra Mevlânâ Muhammed Rukiyye'nin sohbetlerine devâm etti. Onun yüksek himmetlerine ve terbiyelerine kavuştu. İlâhî sırlara nâil oldu. Kendisi ümmî (okuma yazma bilmeyen) olup, Allahü teâlâ ona ilm-i ledünnî ihsân etti. Ona Levh-i Mahfûz gösterildi. Pekçok âlim gelip müşkillerini ona sordular. MuhammedRukiyye'nin vefâtından sonra onun yerine geçti. Yanına gelen büyük âlimler onun yanında kendilerini deryâda bir damla su gibi gördüler. Bütün evlâdı ve torunları, âlim, fâzıl ve sâlih birer zât oldular. Beydâvî Tefsiri'ne hâşiye yazan Allâme Sadrüddînzâde onun torunlarındandır.

Mevlânâ Şehkubâd Şirvânî ümmî olduğu halde, ibâdetle alâkalı meseleleri çok iyi bilirdi. Âlimlere, hatâlarını söylerdi. ?Ben bir ümmî kişiyim. Fakat bu meseleyi şöyle bilirim.? diyerek o âlimin hatâsını dolaylı yoldan söylerdi. Onu küçümseyerek gelen pekçok âlim onun büyüklüğünü kabûl ederek yanından ayrılırdı.

Şirvân'da kırk odalı bir medresede ders veren Molla İvez isminde meşhûr bir âlim vardı. Ders verdiği kırk âlimin her birinin de ayrı ayrı ders verdikleri meclisleri vardı. Bundan dolayı Molla İvez'e Kırk Meclisli derlerdi. Bu zât gündüzleri oruç tutar, geceleri ibâdetle meşgul olurdu. Fakat tasavvuf ehlinin sohbetlerinde hiç bulunmamıştı. Sâdece zâhiri ilimlerle uğraşırdı. Tasavvuf yolundakilere de iyi gözle bakmazdı. Bir gün talebeleri onun yanında Mevlânâ Şehkubâd Şirvânî'den bahsettiler. Molla İvez; ?Şeyh Şehkubâd okuma yazması olmayan bir câhildir. Onun yanında bulunanlar da ona uymuş câhillerdir.? dedi. Sonra da bütün talebelerini toplayıp, Mevlânâ Şehkubâd'ın ilminin olmadığını isbât etmek için onun yanına gitti. Şehkubâd'ın bulunduğu odaya girdi. Şehkubâd Şirvânî onlar gelince ayağa kalkıp; ?Buyurun efendiler.? diyerek oturmaları için yer gösterdi. Onlar oturduktan sonra Mevlânâ Şehkubâd başını önüne eğdi. Bu sırada Mollaİvez talebelerine söze başlayın diye işâret etti. Fakat her birisi âlim olan talebelerinden hiçbiri kendilerinde konuşma tâkati bulamadılar. Hocalarının konuşmasını istediler. Molla İvez de konuşmak istediyse de konuşamadı. Mevlânâ Şehkubâd'ın mânevî üstünlüğünü kabul edip; ?Şeyh hazretleri, biz misâfiriz, bize ilim sofranızdan birşeyler ikrâm edin.? diyerek ricâda bulundu.

Bunun üzerine Mevlânâ Şehkubâd Şirvânî kelâm ilminden tasavvufî bir tarzda söze başladı. Mevzûlar hâlinde anlatırken kelâm ilminin derin meselelerine daldı. Molla İvez ve talebeleri onun anlattığı derin bilgiler karşısında hayran kaldılar. Çünkü birkaç gün önce Molla İvez'den Şerh-i Mevâkıf'ı okurken, bir cümlenin izâhı talebelere kapalı gelmiş, onu halletmeleri mümkün olmamıştı. Şehkubâd Şirvânî kelâm mevzûlarını anlatırken onların anlamadıkları o cümleyi de kolay ve anlaşılır bir şekilde anlatıverdi. Talebeler şaşkın bir şekilde birbirlerine bakarlarken, Molla İvez de Şehkubâd hazretlerinin tasavvuftaki yüksek derecesini ve kerâmetini anlayıp, Şehkubâd hakkında söylediği sözlere tövbe ederek ondan helâllik diledi, talebeliğe kabul edilmesini istedi. Bunun üzerine Mevlânâ Şehkubâd; ?Sen ki,Şirvân memleketinde Kırk Meclisli Molla İvez olasın da bir ümmîyi hoca edinesin.? dedi. Molla İvez ise; ?Sultânım, Allahü teâlâya hamd olsun ki, bize hakîkat gösterildi. Bizim gibilerin sû-i zanlarından ve yanlış düşüncelerinden zât-ı âliniz uzakmışsınız.? diyerek hâlini arzetti. Şehkubâd Şirvânî hazretleri de Molla İvez'i ve talebelerini affederek talebeliğe kabul etti. Molla İvez ve talebelerinden bâzıları tasavvuf yolunda yükseldiler.


Konular