Rehber | Kategoriler | Konular

MAKKARi

Endülüs'te yetişen Mâlikî mezhebi âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Ahmed bin Yahyâ bin Abdurrahmân bin Ebi'l-Iyş bin Muhammed el-Tlemsânî'dir. Künyesi Ebü'l-Abbâs olup, Makkar; ve Tlemsânî nisbetleriyle meşhur oldu. Lakabı Şihâbüddîn idi. 1578 (H.986) senesinde Tlemsan'da doğdu ve orada büyüdü.

Ahmed-i Makkarî aslen, bugün Cezayir'de Kosantina eyâletinde, Mesîla'nın 20 km kadar güneydoğusunda bulunan, Makkaralı bir âlimler âilesine mensuptu. Baba tarafından, dedelerinden biri olan Muhammed bin Muhammed el-Makkarî, Fas başkâdısı ve Gırnatalı meşhur âlim Lisânüddîn İbn-ül-Hatîb'in hocalarından biriydi. Kendisi, pek küçük yaşından îtibâren çok geniş bir tahsil gördü. İlk hocası, Tlemsan'da 60 sene müftülük yapan, amcası Ebû Osman Saîd bin Ahmed el-Makkarî'dir. Bu zâttan tam yedi defâ Sahîh-i Buhârî'yi okudu. Hocalarının silsilesi Kâdı Iyâd'a ulaşmaktadır. Kütüb-i Sitte'yi ve aynı yolla Şifâ-i Şerîf kitabındaki hadîs-i şerîfleri de rivâyet etti. Bundan sonra doğduğu şehri terk edip, Merrâkuş ve Fas'a geldi. 1613 senesinden 1618 senesine kadar bu son şehirde imâmlık yaptı ve oraya müftü tâyin edildi. Bundan sonra hac etmek üzere Hicaz'a gitti. Sonra 1619 senesinde Kâhire'ye gelip, birkaç ay kaldı ve orada evlendi. Ertesi sene Kudüs'e gitti. 25 gün sonra Kâhire'ye döndü. 1627 senesinde yeniden hacca gitti. Bundan sonra beş defâ daha hac ibâdetini îfâ eyledi. Mekke-i mükerremede olduğu gibi, Medîne-i münevverede de hadîs-i şerîf okuttu. Bu dersleri herkes tarafından büyük bir alâka ile tâkib edildi. Bir defâ daha Kudüs ve Şam şehirlerine gidip, bir müddet orada ikâmet etti. Şam'da, büyük âlim Ahmed bin Şâhin tarafından, Çakmakıyye Medresesinin anahtarı kendisine teslim edilip, müderris olarak kabul olundu. Burada hadîs-i şerîf derslerini, zamânının büyük âlimleri ve binlerce kişi tâkib ettiler. Derslerini tâkib edenler, ağlayarak dinlerlerdi. O, ders halkasının ortasında otururdu. Sonra bir vâz kürsüsü getirilip, onun üzerinde oturarak ders vermeye başladı. Ehl-i sünnet akâidinden ve hadîs-i şerîflerden okuyup açıklamalarda bulundu. Vâzlarında çok güzel beytler okurdu. O sene, Ramazan-ı şerîf ayının 27. günü Kâhire'ye döndü. Şam halkından ve âlimlerinden gördüğü ihtimam ve hürmeti dile getiren birçok beyitler kaleme aldı.

Kesin olarak yerleşmek üzere Şam'a gitmek için hazırlanırken, âniden hastalanıp 1632 (H. 1041) senesinde vefât etti. Mücâvirîn kabristanına defnedildi.

Eserleri: 1) Nefh-ut-Tîb min Gusn-il-Endülüs-ir-Ratîb ve Ahbâr-ül-Vezîr Lisânüddîn İbn-ül-Hatîb: Bu, onun en büyük eseri olup, Endülüs'e ve çeşitli sahalarda eser vermiş olan Gırnatalı meşhur âlim Lisânüddîn İbn-ül-Hatîb'e dâir uzun ve müstakil bir eserdir. Çakmakıyye müderrislerinden büyük âlim İbn,i Şâhin'in isteği üzerine yazdığı bu eserinde, çok geniş târihî ve edebî bilgiler, şiirler, risâleler toplanmış olup, bugün çoğu zâyi olmuş bulunan eserlerden iktibâslar yer almaktadır. Bu hâl, Nefh-ut-Tîb'e son derece kıymet kazandırmakta, onu, fetih zamânından, İspanyollar tarafından istilâsına kadar, Endülüs hakkındaki birinci derece kaynaklar arasında yükseltmektedir. Aynı zamanda bu son d evir için, şimdi elde bulunan Arapça yegâne vesîkadır.

Nefh-ut-Tîb, iki kısımdan ibârettir: Bir bölümü, Endülüs'ün târih ve edebiyatına dâir müstakil bir eserdir. Diğer bölümü, İbn-ül-Hatîb hakkında müstakil bir eserdir.

Nefh-ut-Tîb tam olarak Mısırda Bulak Matbaasında 1862 senelerinde 4 cilt hâlinde basılmıştır. İlk kısmı, İngilizce olarak da neşredilmiştir. Tamâmının tercümesi henüz bugüne kadar yapılamamıştır.

2) Ezhâr-ur-Riyâz fî Ahbâr-il-Kâdı Iyâz, 3) Feth-ul-Müt'âl fî Evsâf-i Na'l-in-Nebiyyi, 4) İdâet-üd-Dücne bi Akâid-i Ehl-is-Sünne, 5) Katf-ül-Mühtesar fî Şerh-il-Muhtasar, 6) İthâf-ül-Mugrim-il-Mugrî, 7) Urf-ün-Neşk fî Ahbâr-i Dımeşk, 8) El-Gussü ves-Semîn ver-Ressü ve Semîn, 9) Ravd-ul-Âs-il-Âtır-il-Enfâs fî Zikri men Lakîtühû min A'lâm-i Merrâkeş ve Fas, 10) Ed-Dürr-üs-Semîn fî Esmâ-il-Hâdî vel-Emîn, 11) Hâşiye alâ Şerhi Ümm-il-Berâhîn lis-Senûsî, 12) Kitâb-ül-Bed'eti ven-Neş'eti fin-Nazmi vel-Edeb, 13) Risâletün fil-Vefkı, 14) Kitâb-ul-Kemâme fî Şeref-il-Amâme.


Konular