Rehber | Kategoriler | Konular

LONDRA KONFERANSLARI VE ANTLAşMALARI

Osmanlı Devletinin son yüz senelik döneminde Londra'da değişik târihlerde yapılan konferans ve antlaşmalar. Osmanlı Devleti bunlardan bir kısmına katılmadığı hâlde dolaylı olarak kendisini ilgilendirmiştir. İngiltere uzun vâdeli siyâsî faaliyetleri netîcesinde dünyânın çeşitli bölgelerinde pekçok sömürgeler kurmuştur. Böylece 19. asrın başlarından îtibâren dünyâ siyâsetinde önemli derecede söz sâhibi olmaya başladı. Bu bakımdan 19 ile 20. yüzyılda yapılan birçok konferans ve antlaşmalar Londra'da yapıldı.

Londra Antlaşması (6 Temmuz 1827): Mora'daki Yunan ayaklanmasını desteklemek, Yunanistan'da bağımsız bir idâre kurulmasını sağlamak gâyesiyle İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzâlanan antlaşma. 1827'de batılı devletlerin tahriki ile Yunanlılar Mora'da büyük bir isyan başlattılar. Osmanlı Devleti isyânı bastırmak için Mısır Vâlisi Kavalalı Mehmed Ali Paşadan yardım istedi. Yardım gerçekleşip isyan tamâmen bastırılmak üzere idi. Bu durum Mehmed Ali Paşanın Akdeniz'de güçlenmesi ile neticelenecekti. İngiltere kendi aleyhine böyle bir durumun gelişmesini engellemek için derhal harekete geçti. ?Mısır kuvvetleri zulmediyor buna son vereceğiz.? diyerek, Petersburg'da Çar hükûmeti ile 1826'da bir görüşme yaptı. Bu görüşme sonunda bir protokol imzâlandı. Bu protokol Yunanistan'ın Osmanlı'dan koparılması ve bağımsız bir Yunan Devleti kurulması için ilk adımdı. Aldıkları karâra göre Yunanistan Osmanlı Devletine sâdece vergi ile bağlı yeni bir devlet olacaktı. Türkler ise Yunanistan'dan tamâmen çıkartılacaktı. İngiltere ve Rusya bu protokolü Avusturya, Fransa ve Prusya'ya bildirdi. Avusturya ve Prusya karşı çıktılar ise de, Fransa kabul etti. Bundan sonra Londra'da İngiltere, Rusya ve Fransa arasında görüşmeler başladı. Varılan antlaşma netîcesinde (6 Temmuz 1827) Osmanlı Devleti Petersburg protokolünü benimseyip, müstakil bir Yunan Devletinin kurulmasını kabul ederse, Mora'da isyân çıkaran âsiler ile Osmanlı Devleti arasında bir anlaşma yapılacak, kabul etmediği takdirde protokolü imzâlayan müttefik devletler isyancılara yardım edecekler ve isteklerini kabul ettirmek için Osmanlı Devletine baskı yapacaklardı. Bu isteklerini bir nota ile Osmanlı Devletine bildirdiler. Bu hareket Osmanlı Devletinin iç işlerine bir müdâhale olduğundan reddedildi ise de iş, Osmanlı-Mısır donanmasının yakıldığı Navarin Baskını (20 Ekim 1827) ile neticelendi. Fransızlar, Mora'yı işgâl ettiler. Bir taraftan da Osmanlı-Rus Harbi çıktı ve Osmanlı Devletinin aleyhine neticelendi.

Londra Antlaşması (3 Şubat 1830): Yeni kurulan Yunan Devletinin sınırlarını tespit etmek üzere İngiltere, Rusya ve Fransa arasında varılan antlaşma. Osmanlı donanmasının Navarin'de yakılması, ordularının 1828-29 Rus Savaşında mağlubiyete uğraması ve nihâyet Mehmed Ali Paşa İsyânı ile karşı karşıya kalması netîcesinde Yunanistan'a bağımsızlık yolu açılmış oldu. Yunanistan'ın tam bağımsız bir hâle gelmesi bilhassa İngiltere için büyük menfaat sağlayacaktı. Bu sebeple İngiltere, Avrupa devletlerine Yunanistan'ın bağımsızlığı teklifini yaptı. Bunun üzerine 3 Şubat 1830'da Londra'da toplanan delegeler yaptıkları antlaşmalar neticesinde Yunanistan'a tam bağımsızlık tanıdılar. Bu durumu Osmanlı Devletine de bildirdiler. Osmanlı Devleti o zamanki şartlarda bunu kabul etmek durumunda kaldı.

Londra Antlaşması (15 Temmuz 1840): Mısır meselesine bir çözüm getirmek üzere İngiltere, Rusya,Avusturya ve Prusya devletleri arasında Londra'da yapılan antlaşma. Bu antlaşma o sırada Osmanlı Devletine baş kaldıran Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşayı barışa zorlamak maksadı ile yapılmıştı ve daha çok bu devletlerin çıkarlarını ilgilendiriyordu. Antlaşmaya göre Mısır, babadan oğula geçmek üzere, Güney Suriye ve Akka da kayd-ı hayat şartıyla Mehmed Ali Paşaya bırakılıyor ve işgâl ettiği diğer yerlerden çıkması isteniyordu. Şâyet on gün içerisinde antlaşma şartlarını yerine getirmezse Mısır zorla elinden alınacaktı. Mehmed Ali Paşa, Fransa'nın desteğine güvenerek bu teklifi reddetti. Hattâ İstanbul üzerine hücum edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Osmanlı ve müttefikleri harekete geçti.

Mehmed Ali Paşa, savunmada kalmayı tercih etti. Oğlu İbrâhim Paşa Sûriye sınırı ile Sûriye kıyılarını savunmak için ordusunu dağınık tutmak zorunda kaldı. Bu arada Lübnan halkı Mehmed Ali Paşaya karşı ayaklandı. 11 Ağustos 1840'ta İzzet Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı İngiliz ve Avusturya Harp gemilerinden meydana gelen filo, Beyrut önlerinde Mısır gemilerini yakıp Beyrut'u topa tuttu. Bir ay sonra Beyrut, Sayda ve Sur şehirleri müttefiklere teslim oldu. Kasım'da da Akka kurtarıldı. Mısır ordusu için önemli bir üs olan Akka alınınca, Mısır ordusu Sûriye'yi tamâmen boşaltmak zorunda kaldı. Mehmed Ali Paşa Fransa'ya güvenmenin boş olduğunu anladı. Direnmekten vazgeçti. 25 Kasım 1840'ta Amirâl Nopier komutasında bir İngiliz donanması İskenderiye önlerine geldi. Mehmed Ali Paşaya antlaşma teklif etti. Sûriye'yi istemekten vazgeçmesi ve Osmanlı donanmasını geri vermesi hâlinde, babadan evlâda geçmek şartıyla Mısır kendisine bırakılacaktı. Bu teklif kabûl edilmediği takdirde İskenderiye bombardıman edilecekti. Mehmed Ali Paşa, Sûriye'yi zâten kaybetmişti. Ordusunun komutanı oğlu İbrâhim Paşadan hiç haber alamıyordu. Fransa'nın yardımından da ümîdi kesilmişti. Bu sebeplerle İngiliz amirâlinin tekliflerini kabul ederek, antlaşma yaptı.

Osmanlı Devleti bu antlaşmadan memnun olmadı. Harbe devâm edip Mehmed Ali Paşanın yerine başka bir vâlinin tâyinini istiyordu. İngiltere'nin ısrârı üzerine kabûl etti. Neticede yedi seneden beri süren Osmanlı-Mısır anlaşmazlığı tamâmen halledildi. Mehmed Ali Paşa, Sûriye'yi kaybetti. Fakat Mısır'ı da evlâtlarına intikâl etmek üzere kazandı.

Londra Konferansı (17 Ocak 1871): Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya, Fransa arasında imzâlanan ve Karadeniz'in tarafsızlığına son veren konferans. Osmanlı Devleti bu konferansta Londra'daki elçisi Musurus Paşa tarafından temsil edildi. Uzun süren tartışmalardan sonra delegeler görüş birliğine vardılar ve 30 Mart 1856'da yapılan Paris Antlaşmasının sınırlayıcı hükümlerini değiştirdiler. Buna göre Osmanlı Devleti, Çanakkale ve İstanbul boğazlarını barış zamanında dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine açmak hususunda serbest bırakıldı.

Karadeniz, eskiden olduğu gibi bütün devletlerin ticâret gemilerine açık hâle getirildi.

İlâve edilen bir madde ile, Londra Konferansına katılan devletler, 30 Mart 1856 senesinde yapılan Paris Antlaşmasının bu yeni antlaşma ile kaldırılmamış olan hükümlerini ve ilâve edilen maddelerini tasdik ve teyid ettiler.

Bu antlaşma neticesinde, Rusya, 1856'daki Paris Antlaşması ile Karadeniz'deki hükümrânlık haklarını sınırlayan hükümlerden kurtuldu. Rusya bu başarısını Kırım Harbinin bir intikamı gibi değerlendirdi. Çünkü Kırım Harbinin neticesinde kabûl etmek zorunda kaldığı şartları diplomatik ve politik yollarla kaldırmış oldu. Osmanlı Devleti ise Rusya'nın antlaşmadaki isteklerini Boğazlar için de yapacağı endişesinden kurtulduğu için memnundu. Çünkü 1856 ParisAntlaşmasına göre Osmanlı Devleti, Boğazları, dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine barış zamânında açabilecekti. Bu husus Rusya'nın müdâhâlesi dışında kaldı.

Londra Konferansı (1912-1913): Balkanlarda ortaya çıkan bunalımı halletmek ve mevcut barışı korumak için 17 Aralık 1912'de Londra'da devletler arası büyükelçiler konferansı yapıldı. Bu konferansta iki mesele üzerinde duruldu. Biri Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasındaki sınırı ve barış esaslarını tesbit etmek, ikincisi ise Osmanlı Devletinden alınan toprakların Balkan devletleri arasında paylaşılmasından doğan ve bu sebeple büyük devletleri karşı karşıya getiren anlaşmazlığı halletmekti.

Konferansta yapılan görüşmeler sırasında Yunanistan, Ege adalarından; Karadağ İşkodra'dan; Bulgaristan da Edirne'den çekilmek istemiyordu. Osmanlı Devleti ise Edirne'yi bırakmamakta kararlı idi. Rusya ile Avusturya arasındaki gerginlik de giderilemiyordu. Ayrıca Rusya Kafkasya'ya asker yığmaya ve Anadolu'yu tehdid etmeye başladı. Almanya buna mâni oldu. Bu hâdiseler sebebiyle konferans uzun sürdü ve neticesiz kaldı. Bunun üzerine Balkan Savaşının yeniden başlamaması için büyük devletler, 17 Ocak 1913'te Osmanlı Devletine ortak bir nota verdi. Bu notada Edirne'nin Balkan devletlerine terkine ve Ege adaları hakkında verilecek karârın kendilerine bırakılmasını istediler. Aksi takdirde çıkacak savaşta Osmanlı Devletinin güç duruma düşeceğini bildirdiler. Büyük devletler, böylece Balkan Savaşı başlamadan hemen önce bu savaş sonrasında Edirne ve Ege adaları bölgesinde durumun değişmeyeceği garantisini bir tarafa bırakarak, Balkan devletlerini desteklediklerini ve sınır değişikliğini kabûl ettiklerini açıklamış oldular.

Bu sırada Osmanlı Devletinde yeni hâdiseler vukû buldu. Mağlûbiyet ve gelişen siyâsî hâdiseler, Kâmil Paşa hükümetini yıpratmıştı. Bu durumdan istifâde eden İttihat ve Terakki Partisi, 23 Ocak 1913'te Bâbıâlî'ye baskın yaparak iktidârı ele geçirdi. Mahmûd Şevket Paşanın başkanlığı altında yeni bir hükûmet kuruldu. Hükûmet büyük devletlerin verdiği notayı reddetti. Bunun üzerine 3 Şubat 1913'te Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında savaş başladı. Fakat İttihat ve Teraki hükûmeti bu savaşta başarı sağlayamadığı gibi düşmana karşı kendi savunmasını yapan işkodra, Karadağlıların eline geçti. Yanya, Yunanistan, Edirne de Bulgaristan tarafından işgal edildi.

Osmanlı Devleti bu durum karşısında büyük devletlerle yeniden barış görüşmelerine başlanmasını istedi. Bu istek üzerine 30 Mayıs 1913'de Londra Barış Antlaşması imzâlandı.

Bu antlaşmanın netîcesinde Osmanlı Devleti, Midye-Enez sınırının batısında kalan bütün topraklarını Balkan devletlerine bırakmak durumunda kaldı. Bu topraklar Balkan devletleri arasında paylaşıldı. Ege adaları hakkındaki karar büyük devletlere bırakıldı. Bulgaristan ise, Ege adalarına açılmakla büyük devlet hâline geliyordu. Yunanistan da, Selânik şehrini alarak sınırlarını genişletti. Ege Denizine yerleşmek için önemli derecede imkânlar kazandı. Diğer taraftan Sırbistan da genişlemeye başladı.

30 Mayıs 1913'te yapılan Londra Antlaşmasının bütün bu neticeleri, Balkan devletlerini memnun etmedi. Bölgede yeni hâdiselere sebeb oldu. (Bkz. Balkan Savaşları)


Konular