Rehber | Kategoriler | Konular

HACI AHMED SiYaHi

on dokuzuncu yüzyılda Anadolu'da yetişen evliyâdan. Nakşibendiyye'nin Hâlidiyye kolunun Kastamonu'da kurucusu oldu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin halifelerindendir. Sa'dî tarîkatı dervişlerinden Demirci Ahmed Babanın oğludur. Siyah sarık sardığı için Siyâhî diye anılmıştır. 1777 (H. 1191) senesinde Kastamonu'da doğdu. 1874 (H. 1291) senesinde Kastamonu'da vefât etti.

Kastamonu'nun Kırkçeşme Mahallesinde ve Ahmed Dede Caddesindeki evde doğan Ahmed Siyâhî, Kur'ân-ı kerîm okumayı devrin zâhid ve âbidlerinden olan Şâban Efendiden öğrendi. İlk tahsilini MustafaEfendi namında bir zattan gördü. Amasyalı Uzun Ali Efendinin ders halkasına dâhil olup ilmini genişletti. Ulemâdan ve Nakşibendiyye yolu büyüklerinden olan Hoca Numan Efendiden ve Buhârî Abdülazîz Efendiden ilim öğrendi. İlim ve fazilet ufku genişledikçe tahsile olan şevki de arttı. Amasya'ya giderek Hacı Piyes'ten mantık, Hoca Mehmed Cânikî'den tefsir ve diğer ilimleri tahsil etti. Nakşibendiyye yolu ileri gelenlerinden Şeyh Hicâbî'nin sohbetlerinde bulunup, feyz aldı. Bu hocalardan icâzet aldıktan sonra Çorum'a gitti. Yûsuf Bahrî'den hadis ilmi öğrendi. Akranları arasında Hâfız-ı Hadîs ünvanını aldı. Daha sonra tekrar Kastamonu'ya döndü. Bu sırada meşhur Ayaklı Kütüphânenin en yüksek talebelerinden Müderris Hoca Osman Efendiden tefsir, meânî ve kelâm okudu. Birkaç defa Çerkeş'e giderek Halvetiyye yolu ileri gelenlerinden Şeyh MustafaEfendinin sohbetlerinde bulundu. Şeyh MustafaEfendi; ?Senin feyzine sebeb olan zâtın ismi Hâlid olacak. Onu ara!? diye tavsiyede bulundu. Kendisini irşâd edecek olan Hâlid isminde zâtı aramaya başladı. Karadan hacca gitmek üzere yola çıktı. Şâm'a vardığı zaman Nakşibendiyye yolunun büyüğü olan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin sohbetinde bulunup onun talebesi oldu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ile birlikte hacca gitti. Başına siyah sarık sardığı için hocası ona Siyâhî lakabını verdi. Bundan sonra bu lakabla anılan Ahmed Efendi Hacı Ahmed Siyâhî diye meşhur oldu. Hac ibâdetini ifâ ettikten sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleriyle birlikte Şâm'a döndü. Bir müddet Şam'da kalıp hocası ona insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda icâzet verdi.

1827 (H. 1242) senesinde Kastamonu'ya döndü. Abdülbâkî Medresesi müderrisliğine tâyin olundu. Bir taraftan talebelere ilim öğretirken diğer taraftan insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Mertoğlu isminde hayırsever bir zengin evini medrese hâline getirip Hacı Ahmed Siyâhî hazretlerinin emrine verdi. Mertoğlu Medresesi veya Hacı Ahmed Efendi Medresesi diye adlandırılan bu medresede ilim okuttu. Kastamonu Vâlisi Sâmi Bekir Paşanın teberrû ve himmetiyle bu medreseye ilâve yapılarak bir tarafı dergâh haline getirildi.

Hacı Ahmed Siyâhî Efendi pekçok talebe yetiştirdi. Tasavvuf yolunda yetiştirip icâzet verdiği talebeleri şunlardır: Oğulları Abdülaziz ve Seyyid Ahmed Hicâbî, Benli Sultan Şeyhi Şâni Efendi, Sinop Müftüsü Hâfız Ali Lütfî Efendi, Hacı Mehmed Hulûsi Efendi, Namazgah Medresesi Müderrisi Hacı MustafaEfendi, İnebolu'nun Abana nahiyesinden Şeyh Ahmed Efendi, Kastamonu Reîsü'l-kurrâsı, Hâfız Hasan Efendi, Ma'rûfî-zâde Hâfız Hasan Efendi.

Pekçok kerâmetleri görülen HacıAhmed Siyâhî hazretleri ömrünün sonuna kadar ilim öğretti, talebe yetiştirdi, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatarak, onların bu dünyada ve âhirette kurtulmaları için çalıştı. 1874 senesinde Kastamonu'da vefât etti. Cenâze namazında bütün Kastamonulular bulundu. Vasiyeti üzerine Çamurcuoğlu Hasan Ağadan intikal eden arsaya defnedildi. Kabrinin üzerine türbe yapılmamasını vasiyet etti. Hacı Ahmed Siyâhî'nin vefâtı üzerine oğlu Seyyid Hicâbî Efendi onun yerine geçti.

Hacı Ahmed Siyâhî buyurdu ki:

Ey Oğul! Sana sâdık dost lâzımsa Allah dostlarıyla görüş. Onların muhabbet meclislerine git, kardeşlik yaptığın kimseye, muhtac olduğun malın fazlasını ver. Yahut onu nefsinle müsâvi tut veya onu nefsine tercih et. Onun bir ihtiyacı varsa kendi şahsî mühim işlerin üzerine tercih eyle. Yanındayken veya gıyâbında onun ayıp ve kusurlarını gizle. Evlat, akraba ve dostlarına muhabbet eyle. Kendi nefsinle beraber ona da duâ eyle. Ölünceye kadar kardeşlikte, dostlukta sebat lâzım olduğu gibi, öldükten sonra da evlat ve dostlarına dost olmak gibi haklara riâyet eyle. Bütün insanlara halîm, selîm, mütevâzi, güler yüzlü ve affedici olmaya ve güzel geçinmeye gayret eyle.

Seni Allah'tan başkasıyla meşgul edecek olan dünyâya, yüksek mevkiye gönül bağlama. Zîrâ, nefis ve heva, şeytan ve dünyâ insanın dört tane düşmanıdır. Herbirinin harb âletleri ve mağlûbiyet sebepleri vardır. Nefsin silâhı tokluk, hapishânesi açlıktır. Hevânın silâhı çok konuşmak; susmak ve sükût etmek ise zindânıdır. Dünyânın silâhı, insanlar ile çok görüşmek, hapsi ise köşeye çekilmek ve karışmamaktır. Şeytânın silâhı gaflet ve unutkanlıktır. Kurtarıcısı Allahı düşünmek ve Allah ismini anmaktır.?


Konular